İsrail medyası birkaç gün oldukça önemli ve farklı anlamlar içeren bir haber yayınladı: Kudüs’ün tarihinde bir ilk olarak (işgal edilmesinden bu yana) birinci sınıfa başlayacak olan öğrencilerin çoğu eğitimlerini Haredi okullarında alacak. Yaklaşık 16 bin öğrenciden neredeyse 8 bin 400 kadar öğrenci Haredi okullarında eğitimine başlarken işgal devletine bağlı okullarda 4 bin 300; Arap okullarında ise 3 bin 500 öğrencinin eğitimine başlayacağı kaydedildi.
Bu makalede haberin neden bu kadar önem arz ettiği hususundaki detaylar hakkında değerlendirmeler yapacağız. Aynı zamanda İsrail’in işgal altındaki Kudüs’te, halk çoğunluğunu elde etmek için Kudüs’ü bir Yahudi beldesine dönüştürmesi bağlamındaki girişimleri de ele almış olacağız.
Kudüs’teki Nüfus Gerçeği
İşgal devletinin 2024’teki verilerine göre, Kudüs’teki nüfusun sayısı 2022 yılı sonunda 981 bin 700 olarak kaydedilmiştir. Sakinler Kudüs’ün iki yakasında oturan halktan oluşmaktadır. Bu sayı işgal devleti nüfusunun yaklaşık %10’luk kısmını oluşturmaktadır. 597 bin 400 kişilik %61’lik kısmı yerleşimci Yahudiler’den oluşurken; Filistinlilerin nüfusu toplam nüfusun %38’lik bir kısmını oluşturan 371 bin 400 kişidir.
İsrail’in verilerine göre Kudüs’ün doğusundaki nüfusun sayısı 612 bin 400 kişidir. Bunların 233 bin 600 kişiyi teşkil eden %38’lik kısmı yerleşimci Yahudilerden oluşmaktadır. Yine işgalin kaynaklarına göre bu yerleşimci Yahudileri oluşturan en büyük grup Haredi Yahudileridir.
Çünkü bu grup yerleşimcilerin nüfusunun %44’lük bir kısmını teşkil etmektedir. Filistinlilerin sayısına gelecek olursak, toplamda yaklaşık olarak 378 bin 700 gibi bir sayıdan bahsetmekteyiz. Bu sayı ise Kudüs’ün doğusundaki toplam nüfusun %62’lik kısmını; Kudüs’ün doğu ve batısındaki nüfusun ise toplamda %98’lik bir kısmını oluşturmaktadır.
Yukarıdaki verileri incelediğimizde işgal devletinin Kudüs’teki demografik üstünlüğünü koruyamadığını görmekteyiz. Bunun için de yerleşim fikrine sığınarak Kudüs’teki yerleşimci sayısını arttırmaya çalışmaktadır.
İşgal kaynaklarına göre yerleşim bölgeleri bünyesinde yaklaşık 175 bin 900 yerleşim birimi barındırmakta. İsrailli hükümetlerin bu anlamdaki çalışmalarına baktığımızda da Kudüs’teki yerleşim birimlerinin son 10 yılda katlanarak artarak yerleşimci sayısında bir sıçrama etkisi yaptığı görülmektedir.
Bu artan sayılar kendi bölgelerinin yanında Filistinlilerin yaşadıkları bölgeleri de kontrol altına almayı hedeflemektedir. Nitekim işgal kuvvetleri, 2014-2024 yılları arasında yaklaşık 124 bin 352 yeni yerleşim birimi inşa etmiştir.
“Yerleşimcisavar” Şehir Kudüs
Kudüs’teki büyük çaplı yerleşim projelerine rağmen son yıllarda Kudüs yerleşimcileri iten bir şehir haline gelmiştir. Yukarıda bahsettiğimiz Kudüs İsrail merkezi verilerine göre, 2022 yılında 12 bin 200 yerleşimci Kudüs dışındaki bölgelerden Kudüs’e geçiş yaparken Kudüs’ten diğer bölgelere giden yerleşimci sayısı 27 bin 700 olarak kaydedilmiştir. Bu da yaklaşık 15 bin 500 yerleşimcinin tersine göç ettiğini göstermektedir. Rapor, bu yerleşimcilerin büyük bir çoğunluğunun Kudüs’ün yakınlarındaki yerleşim bölgelerine kalan kısmının ise Tel Aviv’e göç ettiğini göstermekte. Aynı zamanda rapordaki verilere göre bu rakam son 10 yılın en yüksek seviyesidir.
Bu rapor, yerleşimcilerin dini arka planlarıyla ilgili net bir bilgi vermese dahi bu sayının %20’lik kısmı aşırı dindar yerleşimcilerken; geri kalan %80’i ise görece daha az dindar olan yerleşimcilerdir. Bu daha az dindar grubun büyük bir kısmını ise seküler yerleşimcilerin oluşturduğu çok açıktır. Bu bağlamda raporda %16’lık orana sahip seküler yerleşimciler Tel Aviv’e göç etmiştir. Burası aynı zamanda Siyonist yapı içerisindeki seküler Yahudilerin en uğrak yerleşim yeridir.
Rapordaki veriler son yıllarda Kudüs’ün “yerleşimcisavar” bir şehir haline geldiğini de gözler önüne sermektedir. Bu yüzdendir ki işgal devleti organları Kudüs’teki yerleşimci nüfusunun son verilerini paylaşmamakta özellikle de Kudüs’ten diğer şehirlere olan tersine göç hareketlerini gizlemektedir. Bu göçler Siyonist yapı özelinde Aksa Tufanı sonrası dönemin verilerinden bağımsız olarak Ekim’den bu yana artış göstermiştir. Bu bağlamda işgal devletinin yayınladığı verilere göre “tersine göç” hareketleri yıllara göre aşağıdaki şekilde gelişmiştir:
2019’da 8 bin 200 yerleşimci
2020’de 7 bin 800 yerleşimci
2021’de 10 bin 800 yerleşimci
2022’de 15 bin 500 yerleşimci
Haredi Yahudilerinin Artışı Saatli Bomba Etkisinde
Önceki veriler ışığında, aşırı dindar Yahudilerin yerleşimciler içindeki çoğunluğuna ve sayılarının şehirdeki İslami kimliğe olan yansımalarından bu sayıların yerleşimci nüfusu içerisindeki etkilerine baktığımızda şunları görmekteyiz ki;
İşgal devleti demografik yapıdaki bu gelişmelerden dolayı büyük bir korku duymakta. Bunu da işgal devleti eski başkan yardımcısının açıklamalarında açıkça görmekteyiz. Ofer Berkovitch, Kudüs’teki dindar ve seküler yerleşimcilerin arasındaki uçurumdan oldukça endişe duyduğunu dile getirmiştir. Bu durum, yüksek seviyelere ulaşan “tersine göç” hareketini de etkilemektedir. Berkovich, seküler Siyonistlerin sayılarının azalmasıyla birlikte Kudüs’ün geleceğinin de tehlikede olduğunu aktarmıştır. Bu ise; işgal devletinin Kudüs’teki idaresini ve işlerini yürütmesini zorlaştıracak bir durumdur.
Berkovich, 2022 yılında Kudüs’ün Haredi Yahudilerinden ibaret bir şehre dönüşmesi hususundaki endişelerini dile getirmişti. Eğer şehir yönetimi tüm kesimlere ekonomik özgürlük ve eşit yaşam standartları sunmazsa şehrin 20 yıl içerisindeki şehrin yeni nüfus gerçekliğinin Haredilerden ibaret olacağının da altını çizmişti. Tabi burada kastettiği kesim yerleşimcilerdi. Çünkü o zamanki konuşmasında şunları da dile getirmişti: “Eğer hizmetler yalnızca Haredi Yahudilerine özel olursa seküler kesim şehirde daha fazla barınmayacak. Bu da şehir için hiç de iyi olmayacak.”
Son olarak, sahadan gelen demografik veriler, işgal devletnin Filistinli nüfusu azaltmak için ısrarlı girişimlerine rağmen aslında kendi içinde çok derin bir çelişki ortaya çıkardığını göstermektedir. Seküler yerleşimcileri çekmek adına gösterdikleri çabanın boşa çıkması ve Kudüs’ün “yerleşimcisavar” bir şehir kimliğine bürünmesi sonucunda Haredilerin şehirde büyüyen varlıkları işgal ve işgalin organları için büyük bir sorun teşkil etmekte ve işgalin şehir özelinde geleceğe yönelik vizyonunu tehdit etmektedir.
Haredilerin sayısının artması her ne kadar demografik üstünlük olarak pazarlansa da Siyonist varlık içinde gerilimi her geçen gün arttırmaktadır. Buna ek olarak, işgal içinde bir kimlik, ekonomi ve yönetim krizine sebep olarak şehri, siyasi ya da dini bir başkent olmaktan çıkarıp mezhepçi bir mantıkla içerden parçalara ayrımaktadır. Bu verilerin işaret ettiği büyük fırsatların yanı sıra; işgal Filistinli nüfusu hedef alıyor, hayatlarını kısıtlayıp ikamet ve haklardan mahrum bırakarak onları şehirden sürmeye çalışmaktadır. Bu da şehrin kimliğini ve nüfus yapısını değiştirme çabalarından biri olsa da şu da bir gerçek ki; Kudüs’ün gerçek kimliğini işgal ya da aşırıcı hükümet değil; ancak ve ancak toprakları için direnen ve Aksa’ya sahip çıkan halkı belirleyebilir.
Bu yazı Kudüs Araştırmaları Uzmanı Ali İbrahim tarafından kaleme alınmıştır, çevirisi Kudüs’te Bugün ekibine aittir.