İşgal polisi, 2014 Gazze Savaşı’ndan bu yana görülmemiş bir hamleyle, Ramazan ayının ilk cuma gecesinde, mübarek Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarını sürdürerek Müslümanların itikafa girmesini güç kullanarak engellemiştir. Korona salgını bahanesiyle Mescid-i Aksa’nın tamamen ibadete kapatıldığı 2020 yılı hariç, 2015’ten bu yana her yıl cuma ve cumartesi geceleri ile Ramazan’ın son on gününde itikafa izin verilmektedir.
Siyonistlerin Mescid-i Aksa’daki itikaf ibadetini kontrol altına alma çabaları, iki yıl önce Ramazan ayında, 28 Mart- 9 Nisan 2023 tarihleri arasında, yani Aksa Tufanı Operasyonu’ndan altı ay önce gerçekleşen itikaf savaşını akla getirmektedir. O dönemde ilk kez birden çok cephede, Mescid-i Aksa’ya destek için sınır ötesi bir çatışma yaşanmaktaydı ve bu, Aksa Tufanı’ndan önceki ilk çatışmaydı.
O dönemde işgal yönetimi, Ramazan ayının her hafta cuma ve cumartesi günleri hariç diğer günlerinde, daha sonra da Ramazan ayının son on günü hariç itikafı yasaklama kararı almıştı. Kudüs halkı, işgal altındaki iç kesimlerdeki halk ve Batı Şeria halkı, bu ibadetin öneminin ve özellikle Mescid-i Aksa’da oluşu ile işgal güçlerinin burayı kontrol etmesinin caiz olmadığının bilincinde olarak adetleri olduğu üzere, Ramazan ayının altıncı günü olan 28.03.2023 Salı gecesinden itibaren itikaf ibadetini uygulamaya başladılar. İşgal polisi, itikafa girenleri kuşatarak Mescid-i Aksa’dan kovmuş, aynı sahne Ramazan ayının 7’sine denk gelen çarşamba gecesi de tekrarlanmıştı.
Ertesi hafta, Hicri 1444 13 ve 14 Ramazan salı gününü çarşamba gününe bağlayan gece, yani 4 ve 5 Nisan 2023’te, Gazze’deki direniş çatışmaya girene kadar, Mescid-i Aksa’da kadınlara yönelik vahşi saldırılar ve çatışmalar, plastik mermiler, gaz bombaları, ses bombaları ve copların kullanımıyla tekrarlanmıştır. Cuma gecesi Güney Lübnan’dan, cumartesi gecesi ise Golan Tepeleri’nden roketli saldırılar düzenlenmiştir. 04.09.2023 Ramazan ayının 18’ine denk gelen pazar gecesi, işgal polisi, Mescid-i Aksa’daki itikafın kapsamlı bir savaşa dönüşmesinden endişe ederek, Kıble Mescidi civarından çekilmek ve Müslümanlara Mescid-i Aksa’yı boşaltmaları yönünde yaptığı uyarıları geri çekmek zorunda kalmıştır.
Bu durum, geride kaldığı sanılan bir konuyu hatırlatmaktadır: İtikafın engellenmesi veya izin verilmesi, işgal polisinin Mescid-i Aksa’daki İslami bir ibadeti kontrol etme eylemidir ve Kudüs’teki İslami Vakıflar’ın bir kararıymış gibi yayınlanması caiz değildir. Zira işgal polisinin İslami Vakıflar Meclisi’nin kararlarını uygulayan organ olması kabul edilemezdir. Uyulması gereken doğru ve sağlam tutum, Ramazan ayının bütün günlerinde ve hatta yılın bütün günlerinde Mescid-i Aksa’da itikafa girmenin İslami bir ibadet ve Müslümanların haklarından biri olduğudur. İşgal güçlerinin buradaki kontrolü, Mescid-i Aksa’nın kimliğini yok etme ve Yahudileştirme projesinin bir parçası olduğu gibi, uzun vadede Mescid-i Aksa’yı bir tapınağa dönüştürme umuduyla içinde dini olarak hakimiyet kurma çabasının da bir parçasıdır. Hepimiz -İslami Vakıflar Meclisi de dahil- bu saldırı ve kontrol çabalarına karşı birlikte durmak zorundayız.
Son olarak bu durum, Mescid-i Aksa’daki itikaf kapısının nasıl açılıp kapandığını bize tam olarak anlatan pratik bir tecrübeyi hatırlatmaktadır: Hicri 1435 Ramazan ayında, yani 2014 Temmuz ayında işgalciler Ramazan ayının son on günü de dahil olmak üzere tüm günlerde itikaf yapılmasını engellemeye çalıştılar. Bu çaba, Mescid-i Aksa Murabıtlarının, 25 Temmuz 2014 Cuma gecesi, Kubbetüs Sahra avlusundaki Canpolat Halveti’nde bulunan işgal polis karakolunu yakmasıyla sonuçlanan bir çatışmayla sonuçlanmıştır. İşgal polisinin Mescid-i Aksa’yı yakıp yıkmasının ardından, itikaf kapısı 2015 yılı Ramazan ayı boyunca açık kalmıştır. Bu, Mescid-i Aksa tarihinde ilk günden itibaren itikafa izin verilen tek Ramazan ayı olmuştur.
Bugün artık işgalcilerin itikafın engellenmesini Mescid-i Aksa üzerindeki hakimiyetlerinin bir göstergesi olarak kullandıkları apaçık bir gerçektir. Askeri gücünün arttığını gördüğünde, tıpkı 2014 Temmuz’unda, o dönem Gazze savaşının yaşandığı Ramazan ayında ve bugün de yapmaya devam ettiği gibi itikafı engellemekte, Mescidi Aksa’yı koruma iradesi karşısında da bu yasaktan geri adım atmak zorunda kalmaktadır. Bugün işgalciler, bu bilincin tek yönde sadece bize zarar verdiğini söylerken, 2014-2015 deneyimi ve beraberinde Gazze’de o dönemde yaşanan savaş, bu bilincin iki yönde etkili olduğunu, ne kadar güç gösterisi yaparsa yapsın kendisini de etkilediğini görmektedir.
Kısacası, bugünkü geri çekilme, Mescid-i Aksa’daki İslami kimliğin varlığının boyutunun ve işgalcilerin tecavüz ve saldırıları karşısında Mescid-i Aksa halkının onu koruma gücünün bir göstergesi haline gelmiştir. Mescid-i Aksa’yı savunma ve Aksa’ya bağlı kalma iradesi olduğu sürece kimliği korunmakta ve itikaf kapısı zorla açık tutulmaktadır. İşgalciler ne kadar çok boşluk bulursa, Mescid-i Aksa’nın kimliğini o kadar yok etmekte ve bunun sonucunda da itikafa girmeye izin vermemektedir.
Bu yazı Kudüs Araştırmaları Uzmanı Ziyad Ibhais tarafından yazılmıştır, çevirisi Kudüs’te Bugün ekibine aittir.