3 Ağustos pazar günü, 1967’deki işgalden bu yana Mescid-i Aksâ’nın tanık olduğu en ağır günlerden biri yaşandı. Binlerce yerleşimci, “Tapınak’ın Yıkılış Dönümü”nü anmak üzere Aksâ’ya baskın düzenledi. Baskın sırasında Tevrat ritüelleri yapılırken, Mescid-i Aksâ’nın tüm kutsiyeti hiçe sayıldı ve bütünüyle ihlal edildi. Kudüs İslami Vakıflar İdaresi’ne göre dün Aksâ’ya baskın düzenleyen yerleşimci sayısı 3 bin 969’a ulaştı. Tapınak Gruplarının son günlerdeki hareketlilikleri ile ulaşmayı hedeflediği bu sayı, 1967 işgalinden beri kaydedilen en yüksek sayı oldu. Baskınlar sırasında yüzlerce yerleşimci, Aksâ’nın avlularında Tevrat ritüelleri gerçekleştirdi. Özellikle işgal devletinin en çok hedef aldığı doğu avlularında, işgalciler secdeye kapanarak çığlıklar ve alkışlar eşliğinde “Tapınak İnşa Edilecek” şarkısını söylediler. Aksâ’nın güneydoğu köşesinde bulunan Mervan Mescidi çevresinde ise, yerleşimciler topluca “Şema Duası”nı okudu. Ayrıca Tevrat dualarının yazılı olduğu “Tefillin” parşömenlerini içeri soktular ve bunlarla Mescid içinde dolaştılar. Tüm bu ihlaller, işgal polisinin sıkı koruması altında gerçekleşti. Bu baskınlara işgal hükümetinden isimler de katıldı. Başta İç Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Sharren Haskel olmak üzere, aşırı sağcı Knesset üyeleri Amit Halevi ile Osher Shkalim Mescid-i Aksâ’ya baskın düzenleyenler arasında yer aldı.

Kudüs Çalışmaları Uzmanı Dr. Abdullah Maruf, dün Tapınak’ın Yıkılışı baskınları sırasında cereyan eden olayları, Mescid-i Aksâ’daki mevcut statükoyu değiştirme sürecinde büyük bir dönüm noktası olarak değerlendirdi. Dr. Maruf, Kudüs Şehri Sitesi’ne yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Yerleşimcilerin ilk kez Kıble Mescidi’nin bitişiğindeki Mervan Mescidi’nin avlusunda açıkça ibadet ettiklerine ve ritüellerini gerçekleştirdiklerine şahit olduk. Aksâ tarihinde eşi benzeri görülmemiş şekilde yüksek sesle bağrışmaları duyduk. Mescid-i Aksâ, daha önce hiç bu denli yerleşimcilerin eline bırakılmamıştı.” Maruf ayrıca, “Medyanın sadece Ben Gvir’in baskınına odaklanmasını şaşkınlıkla karşılıyorum; sanki bugün Mescid-i Aksâ’nın yaşadığı tek sorun oymuş gibi. Oysa Dışişleri Bakan Yardımcısı ve sağcı partilerden Knesset üyeleri gibi başka üst düzey yetkililerin baskınları da göz ardı edilmemeli. Ayrıca bu baskının nasıl gerçekleştirildiği de görmezden gelinmemeli” ifadelerini kullandı.

Kudüs Uluslararası Kurumu araştırmacılarından Ali İbrahim ise, 3 Ağustos pazar günü yaşananların Tapınak Gruplarının Mescid-i Aksâ’ya yönelik baskınlara taraftar toplama gücü üzerindeki etkileri konusunda uyardı. İbrahim şu ifadeleri kullandı: “Geçen yılki verilerle kıyaslandığında, işgalci oluşumun kolları yaklaşık yüzde 32,3’lük bir artışla baskınlara katılanların sayısında bir sıçrama elde etti. Bu ciddi artış, baskınların kapsamı ve yoğunluğu açısından tehlikeli bir gelişmeyi temsil ediyor ve bu grupların daha fazla destekçi toplama gücünün giderek arttığını gösteriyor.” İbrahim “Açıkça icra edilen ritüellerin artışını, özellikle bu son baskında sergilenen davranışları değerlendirirken, İsrailli siyasetçilerin bu ritüellerde oynadığı merkezi role dikkat çekmek gerek. Bu, söz konusu uygulamaların artık Mescid-i Aksâ içinde bir emrivakiye dönüştürülmeye çalışıldığını gösteriyor” şeklinde sözlerini sürdürdü.
İbrahim şöyle devam etti: “Bu tür saldırıları birbirinden bağımsız, münferit olaylar olarak okumak mümkün değil. Aksine, bunlar Mescid-i Aksâ’da tıpkı el-Halil’deki İbrahim Camii’nde olduğu gibi zamansal ve mekânsal bölünme planının bir parçası olarak sistemli biçimde ilerliyor. Bu doğrultuda öne çıkan göstergeler arasında, baskın sürelerinin mümkün olduğunca uzatılması, aleni dini ritüellerin Aksâ’nın avlularında yaygınlaştırılması ve özellikle doğu avlularında yoğunlaştırılması, bu ritüellerle bağlantılı olarak dini kıyafetler ve sembollerin içeri sokulması, aynı anda birden fazla grubun eş zamanlı baskın yapmasına izin verilmesi ve son olarak, dans, şarkı gibi uygulamalarla Mescid-i Aksâ’nın tamamen ihlal edilmesine yönelik yeni fiili durumlar yaratılması yer almaktadır.”

İbrahim sözlerini şöyle noktaladı: “Hiç şüphesiz bu saldırıların devam etmesi ve hakiki bir direnişin olmaması, önümüzdeki günlerde daha büyük ihlallerin kapısını aralayacaktır. Özellikle Ben Gvir’in dün akşam ‘Tapınak’ı yeniden inşa etmeyi hayal ettiği’ açıklaması, bu hedefin işgalin uzun vadeli planlarının bir parçası olduğunu gösteriyor. Bu da Kudüs’teki çatışmanın, Gazze’deki savaşla doğrudan bağlantılı olduğunu; işgalin, Gazze’ye yönelik saldırıları Aksâ üzerindeki ‘İsrail egemenliğini’ pekiştirmek için bir örtü olarak kullanmak istediğini gösteriyor.”
“Tapınak’ın Yıkılış Dönümü’, 1929 Burak Ayaklanması ve 2022 Cephelerin Birliği Savaşı gibi İsrail işgaliyle mücadelenin birçok aşamasıyla bağlantılı olan en önemli saldırganlık dönemlerinden biridir.
Bu yazı Kemal el-Caberi tarafından kaleme alınmıştır, çevirisi Kudüs’te Bugün ekibine aittir.