Siyonistler, Mescid-i Aksa’da ne yapmak istiyorsa pazar günü gerçekleştirdi: Toplam 1687 yerleşimcinin katıldığı baskınlarda aleni ve toplu bir şekilde Talmudik ayinler gerçekleştirildi, işgal devleti bayrakları açıldı, işgal kuvvetlerinin koruması altında ayinler düzenlendi, şarkılar söylendi ve dahi 1967’den bu yana ilk kez tam secde ritüeli gerçekleştirildi.

Bayrak Yürüyüşü’nde Şam Kapısı Meydanı’na ulaşarak bayraklar açan yerleşimciler, Eski Şehir sokaklarında -her zamanki gibi- Filistinlilere saldırmakla yetinmedi Şeyh Cerrah Mahallesi’ne girerek arbede çıkardılar.

Filistinli murabıtlar tıpkı Ramazan’da olduğu gibi itikafa girerek ribatta bulundular. Tüm engellemelere ve kısıtlamalara rağmen binlerce Filistinli sabah namazı itibariyle Mescid-i Aksa’daydı. Her zaman olduğu gibi ribatta olan murabıtlar tekbirleri, duruşları ve sesleri ile tek başlarına bir direniş sergiledi.

Kudüs caddelerinde ve sokaklarında dün akşamdan beri Filistin bayrakları açıldı: Şam Kapısı, Silvan, Mükebber Dağı, et-Tur, el-İseviyye, es-Savane, Şeyh Cerrah ve dahi Makasıt Hastanesinde, sahalarda, okul duvarlarında Filistin bayrakları dalgalandı.

Bayrak Yürüyüşü sırasında drone ve balonlar ile Filistin bayrağı Kudüs semalarında dalgalandı. Bir grup Filistinli Selahaddin Caddesinde Filistin bayrakları ile yürüyüş düzenledi, yürüyüşleri bastırılsa da pes etmeyip tekrar düzenlediler.

İşgal devleti İsrail Kudüs Günü’nde Kudüs’teki egemenliğini göstermeyi hedefliyordu: Aslında bizlere Siyonist projesinin gerçekleşmesi için Bayrak Yürüyüşü’nün şehrin ana kapısından geçmesi gerektiğinde kullanması gereken tüm güç gösterileri ile projesinin nasıl bir kriz içinde olduğunu gösterdi.

Mescid-i Aksa’da, Şam Kapısı Meydanı’nda, es- Savane’de ve Selahaddin Caddesi’nde murabıtlar yalnız bırakıldı. Kudüs’ten, 48 topraklarından ve biraz da Batı Şeria’dan katılım söz konusuydu. Bu direnişçiler, şehir kapısından öyle rahatça geçememeleri için tüm bedeli ödemiş var gücüyle direnmişti.

Bugün bizlere gerçek bir tablo çizmeli ve Aksa’da yaşanan saldırılara yönelik yönetimimiz değerlendirilmelidir. Kudüs’ün Kılıcı Operasyonundan bu yana artık dengelerde önümüzde iki başlık olduğunu görüyoruz: Halk iradesi ve silahlı direniş. Bizler silahlı gücün Mescid-i Aksa’yı savunmada her zaman olduğunu bilmemize rağmen ve her zamanki gibi ikinciyi sahiplenip birinciyi unuttuk. Çoğumuz silahlı direnişin tavrını, hareketini takip eden ve siyasi analizlerde bulunur hale dönüştük ve tüm yükü direnişin omuzlarına bıraktık. Silahlı direniş bir savaşa gittiğinde bölgedeki dengeleri mümkün kılan ve çatışmayı diri tutan ilk kapımızı, ana filimizi ve görevimizi bir kenara bıraktık.

Bugünden sonra artık yeniden bir planlama yapmalıyız. 2014’den bu yana bizler doğru yoldayız; 2 savaş 5 direniş gerçekleştirdik. Bunun için de bizlerin tek ayakla değil iki sağlam ayakla yere basması gerekli. Ribat ve halk direnişinde önceliğimiz güçlendirmeli, girişimler artırılmalı ve bu şanlı direniş yalnız bırakılmamalıdır.

“Bu değerlendirme yazısı 29.05. 2022 tarihinde Kudüs Araştırmaları Uzmanı Ziad Ibhais tarafından kaleme alınmıştır.”

“Rica: Tercüme ve düzenlenmesi Kudüs’te Bugün ekibi tarafından gerçekleşmiş olup izinsiz paylaşılmaması rica olunur.”