Her sene İbrani yeni yılı kutlamaları ile başlayan, Kefaret Günü ve Sukot Bayramı’yla devam eden Yahudi bayramları döneminde, Mescid-i Aksa’da yerleşimci eylemlerinde çeşitli gelişmelere şahit olunmaktadır.
Radikal Tapınak Grupları her yıl, bu önemli fırsatı değerlendirerek Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirmek ve projelerine sağlam bir dayanak oluşturmak ve bir adım daha ileri taşımak amacıyla var gücüyle çalışmaktadır.

Radikal Sağ gruplarının yürüttüğü bu Yahudileştirme projesinde geçtiğimiz 28 Ramazan olaylarından sonra bir gerileme yaşansa da Mescid-i Aksa’da yaşanan son olaylar, bu grupların -özellikle 2019’dan bu yana- son birkaç yılda kazandıkları ivmenin büyük bir bölümünü yeniden kazanmayı başardıklarını teyit etmektedir. Bu ivme, İsrail meclisi Knesset’te beş koltuğu elinde bulunduran radikal sağcı Naftali Bennet’in İsrail hükümetinin başında bulunmasından kaynaklanabilir. Nitekim Bennett, her gün sağcı kimliğini vurgulamaya ve küçük kitlesini korumaya çalışmaktadır.

Uluslararası Kudüs Kuruluşu tarafından geçen hafta yayınlanan rapor, durumun tehlike boyutunu göstermekte ve dini ritüellerin Mescid-i Aksa’da gerçekleştirilmesini sağlayan Radikal Tapınak Grupları’nın Mescid-i Aksa topraklarında Üçüncü Tapınağın fikri inşaasının tamamlanmasına yönelik teşebbüslerini ayrıntılı olarak içermektedir.

Bu durum, geçtiğimiz son dönemde ve özellikle Kefaret Gününe has dini kıyafetlerle Mescid-i Aksa’ya baskın düzenleyen Radikal Tapınak Grupları’nın eylemlerinde dikkat çekmiştir. Aynı durum, bu grupların bazı üyelerinin Mescid-i Aksa’ya Sukot Meyvesi olarak adlandırılan meyvelerle girmeleri ve aleni şekilde dini ritüellerini gerçekleştirmelerinde de görülmüştür.
İşgal polisinin bu ritüelleri gerçekleştiren kişileri Mescid-i Aksa’dan çıkarırken görüntülendiği fotoğrafların olduğu bir gerçektir; ancak ritüeller tamamlandıktan ve radikal grup üyelerinin arzuladıkları tüm dini ritüeller tamamlandıktan sonra işgal polisi onları Mescid-i Aksa’dan çıkarmaktadır.
Ayrıca, Mescid-i Aksa’da yer alan bazı işgal polislerinin zaten bu grupların üyesi yahut da destekçisi olarak kabul edildiği aşikardır. Nitekim bir süre önce bir polisin, Mescid-i Aksa’nın içersinde dini ilahiler okuduğu videosu yayınlanmıştı.

Bunun yanı sıra Uluslararası Kudüs Kuruluşu’nun raporu şu an yaşananları görmezden gelen Arap ülkelerin yönetimlerine yönelik ilk kez oldukça ciddi bir söylemde bulundu. Rapor içerisinde Kudüs İslami Vakıflar İdaresi Başkanı’nın Mescid-i Aksa’nın muhafızları ve görevlilerinin Mescid-i Aksa’da yaşananları çekip medyada yayınlamasını engellemek için aldığı bazı kararlara atıfta bulunuldu. Nitekim bu yasak, radikal grupların Mescid-i Aksa’da gerçekleştirdikleri ihlaller hakkında yapılan yayınların azlığının ve bu ihlalleri ispatlayan fotoğraf ve video gibi medya materyallerinin sadece bu radikal grup üyelerinin kendi paylaştıkları gönderilerle veyahut 20–30 metre uzaklıktan gizlice çekilmiş görüntülerle sınırlı olmasının ve en tehlikeli ihlallerin birçoğunun kaos oluşturmadan gerçekleşmesinin sebebidir. Ne yazık ki kimse olayı fotoğraflayamasa veya belgeleyemese de İbrani yılbaşı kutlamalarında Mescid-i Aksa’nın işgalinden bu yana ilk kez Mescid-i Aksa’da şofar üflendi. Malesef olayın doğrulanması için yanlızca Mescid-i Aksa muhafızları, murabıtları ve buna ek olarak herhangi bir görüntü yayınlamadan haberi doğrulayan İsrail medyasıyla yetinmek durumunda kaldık.

Bu anlaşılmaz olay ve durumlar, İsrail’in resmi politikasına ve radikal sağcı grupların Mescid-i Aksa’daki politikalarına karşı koymanın en etkili yolunu anlamada, Kudüs ve dışındaki bazı Arap resmi makamlarında -en azından- bir eksiklik olduğunu göstermektedir.
Kudüs’teki bazı resmi karar mercileri, hala bu saldırıları görmezden gelmenin işgal hükümeti ve güvenlik birimlerindeki “akıllı adamlara” bu radikal grupları durdurmak için bir fırsat verebileceğini düşünmektedir. Bazıları da görmezden gelmenin, Mescid-i Aksa’nın yönetimine işgal devletinin açıktan müdahale etme fırsatı vermemenin en iyi yolu olduğuna inanmaktadır.

Aslında 2015’ten bu yana Mescid-i Aksa’da peş peşe yaşanan olayların gösterdiği üzere her iki anlayış da hatalıdır. İsrail işgalinin, halkın yoğun baskısı ve resmi ve uluslararası baskılar dışında geri çekilmediği ve Mescid-i Aksa’da patlak veren olayların üçüncü bir intifadaya yol açabilmesinden başka hiçbir şeyden bu kadar korkmadığı şüpheye yer bırakmayacak şekilde netlik kazandı. Bu sebeple Kudüs’te herhangi bir halk direnişi olduğunda durmakta ve derhal geri çekilmektedir. Bu strateji 2017 yılında elektronik kapılar projesini çökerten Esbat Kapısı Direnişi’nde, 2019 yılında Mescid-i Aksa’da işgalin gücünü bastıran Babu’r-Rahme Direnişi’nde ve bu yıl 28 Ramazan olaylarında; başta Gazze olmak üzere tüm Filistin halkının direnişinin dengeler üzerindeki etkisini görüldüğü üzere pek çok noktada kanıtlamıştır.

Oysaki, halkın durgunluğu, resmi makamların sessizliği ve dahi sessizliğin de ötesinde olup biteni duyuran ve yayınlayanların susturulduğu bir durumda işgal kuvvetleri tarafından ilerleme kaydetmek ve yeniden ivme kazanmak önemli bir fırsat olarak görülmektedir. Bu herkesin anlaması gereken küçük ve basit bir denklem: Radikal Tapınak Grupları bir adım atarak ilerlerken işgal polisi ve güvenlik güçleri bunu engelliyormuş gibi yapar sonra Radikal Tapınak Grupları bir adım daha atar ve işgal polisi ilk adımı unutarak ikinci adıma odaklanır. Onu engelliyormuş gibi yaparak ardından gelen bir sonraki adımı atarlar ve bu durum böyle devam eder. Örneğin Radikal Tapınak Grupları, normal kıyafetlerinin altına dini kıyafetleri giyerek Mescid-i Aksa’ya girmek için bir adım attı ve işgal kuvvetleri onları engelliyormuş gibi yaptı. Ardından bir süre sonra Tapınak Grupları bir adım daha attı ve Mescid-i Aksa’nın içinde dini ilahiler okumaya başladı; işgal kuvvetleri yine onları engelliyormuş gibi yaptı.Ancak aynı zamanda onların Mescid-i Aksa’ya alenen dini kıyafetlerle girmesini görmezden geldi. Radikal Tapınak Grupları bir adım daha attı ve Mescid-i Aksa’da secde ederek ibadet etmeye başladı. İşgal kuvvetleri ise yeniden onları engelliyormuş gibi yaparak onların ilahilerini açıktan okumaya başladıklarını görmezden geldi. Böylece koordineli ve adım adım ilerleme kaydettiler.

Sonuç açıkça ortadadır: Radikal Tapınak Grupları ve İsrail hükümet organlarının aynı madalyonun iki yüzü olduğunu görmeliyiz. Her ne kadar bize öyle göstermek istemeseler de Mescid-i Aksa’da tapınağın fikri inşası için tam bir koordinasyon içinde birlikte çalışmaktadırlar. Haaretz Gazetesi, 19 Eylül 2021 tarihli başyazısında bu gerçeğe dikkat çekti: Yahudilerin Mescid-i Aksa’da ibadetlerini serbestçe yapmaları konusunun, işgal devleti toplumunun tüm kesimleri tarafından üzerinde ittifak edilen bir konu olduğuna değindi. Öyle ki laik gruplar bile sadece Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirme çabalarında radikal grupları desteklemektedir.
Hala olup biteni görmezden gelenlerin bundan sonrası için bir mazereti var mıdır?

“Bu değerlendirme yazısı Kudüs Araştırmaları Uzmanı Dr. Abdallah Marouf tarafından 28.09.2021 tarihinde TRT Arabi için kaleme alınmıştır.”

“Rica: Tercüme ve düzenlenmesi Kudüs’te Bugün ekibi tarafından gerçekleşmiş olup izinsiz paylaşılmaması rica olunur.”