Written by Görüş

Tufan’ın Gölgesinde Tapınak’ın Yıkılışı Anmaları

13 Ağustos 2024 Salı günü Tevrat takvimine göre Tapınak’ın Yıkılışı Anmaları başlamaktadır. İbrani takviminde 9 Ağustos’a denk gelen bu anma, Yahudilerin zihninde acı hadiselerin başladığı tarih ile ilişkilidir. Talmudik anlatıya göre bu tarihte I. Tapınak yıkılmış, Romalılar II. Tapınak’ı yerle bir etmiş ve Yahudiler, Endülüs ve İngiltere’den kovulmuşlardır. Bu sıralı nedenler dolayısıyla yüzyıllar boyu kutlanan Yahudi bayramlarının ağır basan yönü her zaman ağıtlar ve üzüntüler olmuştur. 

Siyonizmin gün yüzüne çıkmasıyla ise Yahudi bayramları farklı bir boyut kazanmıştır. Kudüs İşgalinin İbrani Yıl Dönümü, Siyonizm Kuruluşunun İbrani Yıl Dönümü (Bağımsızlık Günü) ve Holokost Anmaları gibi bazı dini bayramlar milli kimlik kazanarak ulusal bayramlar listesine girmiş ve Siyonizmin modern tarihiyle ilişkilendirilmiştir. Diğer bir tarafta ise acı dolu hatıraların anıldığı bu anma günlerine artık umut, güç ve zafer gibi olumlu anlamlar yüklemeye çalışan yeni bir akım ortaya çıkmıştır. Bu olaylara olumlu perspektiften bakıp farklı anlamlar yükleme akımının uygulandığı günlerden biri de Tapınak’ın Yıkılışı Anmalarıdır. 

Acı çekip ağıtların yakıldığı anma günlerine umut ve güç anlamlarının yüklendiği bu yolculuk 1929 gibi çok erken bir tarihte Tapınak’ın Yıkılışı Anmalarının Mevlid-i Nebi kutlamalarına denk gelmesiyle engellenmiştir. Bu denk geliş beraberinde 16 Ağustos 1929 tarihinde başlayan Burak Ayaklanması olaylarını getirmiştir. Yerleşimcilerin Burak Duvarı ve çevresini kontrol altına almayı başararak anma gününü umuda dönüştürme girişimleri yerini, bugüne kıyasla az sayıda yerleşimci grubun çatışmalarda aldığı kayıplardan dolayı tekrardan ağıtlara bırakmıştır.  

Dini Siyonizmin yükselişi ve Mescid-i Aksa’nın dini olarak işgal edilme projelerinin yürürlüğe konmasıyla acıların anıldığı günler yerini güç, zafer ve gelecek vaatlerinin verildiği kutlamalara bırakmıştır. Bu adımlar, dini grupların Mesihin bu yıl ineceğine ve umudun, acıların rahminden doğacağına dair inandıkları Talmudik inanışın bir ürünüdür. Bu inanışın popülerlik kazanmasıyla Tapınak’ın Yıkılışı Anmaları, Tapınak’ın tekrardan inşa edilmesi sözlerinin yenilendiği ve Mescid-i Aksa’da Siyonist egemenliğin dayatıldığı kalabalık baskınlara şahitlik eden bir güne dönüşmüştür. Bu adımlar neticesinde 2022 ve 2023 yıllarında Mescid-i Aksa tarihinin en kalabalık baskınlarına tanıklık edilmiştir; 2200 radikal Siyonist yerleşimci mescide baskın düzenlemiş, Talmudik ritüeller yapmış, İsrail bayrağını dalgalandırmış, Siyonist milli marşı Umut Marşı’nı okumuş ve Mescid-i Aksa’da bir Yahudi ibadeti olan tam secdeyi gerçekleştirmiştir. 2022 yılı Tapınak Yıkılışı Anmalarından iki gün önce işgal devleti, adına Şafak Vakti Operasyonu1 verdiği savaşa Saraya el-Quds isimli direniş hareketine bağlı Şehit Komutan Teysir el-Caberi’ye suikast düzenleyerek başlamıştı. Saraya el-Quds tarafından atılan füzeler Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlendiği sırada Kudüs’ün semalarına ulaşmış ve o dönemin en kalabalık baskını bu füzelerin gölgesinde yapılmıştı. 

Bugün ise Radikal Tapınak Grupları, Tapınak’ın Yıkılışı Anmalarında yapılacak baskınlar için birbirleriyle yarış halinde motivasyon faaliyetleri çağrılarında bulunuyorlar. Bu faaliyetleri, Aksa Tufanı’nın izlerinden kurtulmak ve Aksa kapılarında patlak verecek olası bir savaştan kaçınmak için düzenlenmektedirler. Bu amaç doğrultusunda bu yıl Radikal Gruplar tüm üyelerini 11 Ağustos Pazar akşamı Eski Şehir surları ve Mescid-i Aksa çevresinde insan zinciri yapmaya çağırdı ve bu çağrıya her ne kadar Tapınak Grupları 1500 kişinin cevap verdiğini iddia etse de çok az sayıda kişi katıldı. Yine Motivasyon faaliyetleri kapsamında Radikal Gruplar Mescid-i Aksa ve Eski Şehir çevresinde akşam saatlerinde Bayrak Yürüyüşü ve Salı sabahı büyük bir baskın yapmaya çağırdı. Radikal Tapınak Grupları, Mescid-i Aksa yerine Tapınak’ı inşa etme sözünü yeniledikleri gün olması nedeniyle Tapınak’ın Yıkılış Anmalarında en az 2200 yerleşimci sayısını korumaya çalışarak bu baskının en fazla katılımın olduğu gün olarak tarihe geçmesini istiyorlar. 

Buna karşın Filistin direniş hareketleri ise Mescid-i Aksa’nın kaderinin Siyonistler tarafından belirlenmesini engellemek amacıyla başlattığı mücadeleyi sürdürüyor. Filistin direnişi bu savaşta Siyonist işgal devletine tarihinde yaşadığı en büyük stratejik sürprizi yaşatmış, karşısında direnmiş, aralarındaki oldukça büyük finansal ve ekipman farkına rağmen Gazze Şeridi’nde galip gelmelerini engellemiştir. Bu savaş, İsrail’in Filistin direnişine askeri bir yenilgi yaşatamadığı için Gazze halkına en çirkin insani bedelleri ödettiği savaşın ta kendisidir. 

Bugün Siyonistler Aksa Tufanı’na rağmen Mescid-i Aksa’nın kaderini değiştirme girişimlerini sürdürmekte, Mescid-i Aksa kapılarında yaşanan çatışmalarda kaybettikleri öz güven komplekslerini tekrardan kazanmaya çabalamaktadır. Filistin direnişi tüm gücüyle Gazze’den onların karşısına dikilirken bizlerin Filistinliler, Araplar ve Müslümanlar olarak üzerimize düşen ilk görev, Filistin içinde ve dışında daha fazla sınır ötesi güç toplayarak Siyonistlere karşı yürütülen varoluş savaşında Mescid-i Aksa’nın bir sembol haline getirilmesidir. Şu ana kadar Mescid-i Aksa’nın dinen işgal edilmesine karşılık verenlerin çoğunluğu, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan kimselerdi. Bireysel planlanan direniş operasyonları, protestolar, 1948 Toprakları’nda yaşayan Filistinlilerin protestolara desteği ve son olarak Gazze direnişinin yaptığı saldırılar Mescid-i Aksa’nın dini olarak işgal edilmesine verilen tepkilerden bazılarıdır. 

Filistin dışından Aksa Tufanı’na verilen destek ise şimdiye kadar iki farklı şekilde gerçekleşti: İlki; Lübnan, Yemen ve Irak’ın 2023 Nisan ayında yaşanan İtikaf savaşında olduğu gibi direnişi desteklemesi ve ikincisi ise Ürdün, Fas ve Türkiye’de halkların sokaklara dökülerek yaptıkları protesto ve yürüyüşlerle direnişe sundukları manevi destektir. 

Bugün Mescid-i Aksa tekrardan Filistin’in kaderini belirleyecek savaşın ana başlığıdır. En önemli görev Siyonistlerin, Aksa’nın kaderi hakkındaki yanılsamalarını bitirmek için güç unsurlarının bir mukaddes olarak Mescid-i Aksa’nın etrafında nasıl toplanacağını bulmak ve direnişin zihinlere kazıdığı Aksa’nın Tapınak, Kudüs’ün de Yeruşalim olmayacağı gerçeğini yinelemektir. Bu denklemde verilmesi mümkün tek karar, bu toprakların sahiplerine geri verilmesi ve asıl kimliğine geri döndürülmesidir. Mescid-i Aksa ve Kudüs; tüm Filistin’in devrimi, mezhepsel ayrımcılığın kaldırılması, kanla örülmüş duvarların yıkılması ve ardında batılı sömürgeci güçlerin durmasına rağmen Siyonistlerle karşı karşıya gelmede ümmetin gücünü birleştirmesi için yeterli tek sebeptir. 

 

Bu yazı Kudüs Araştırmaları Uzmanı Ziyad Ibhais tarafından kaleme alınmış, çevirisi Kudüs’te Bugün ekibine aittir.