Siyonist mahkemenin Şeyh Cerrah Mahallesi davasında aldığı karar, mahalle sakinlerinin mahkemenin kararlaştırdığı uzlaşıyı kabul edip etmeyecekleri konusunda tartışmalara yol açtı. Mahkemenin sunduğu uzlaşı, mahalle sakinlerinin on beş yıl daha evlerinde ikamet etmesini ancak bunun karşılığında mülkiyet haklarının son bulmasını kapsamaktaydı.

Bu karar, uzlaşının kabul edilip edilmeyeceği konusunda içeride tartışmalara yol açmıştı. Her ne kadar fikir ayrılığı, mahalle sakinlerinin birliğini bozabilirmiş gibi gözükse de gerek mahkeme gerekse yerleşimciler tarafından alınmış bir karar, Siyonistlere karşı koymak için toplu bir Filistin birliğini harekete geçirmişti. Nitekim tek amaç, Filistinlileri evlerinden çıkarmaktı. Bu süreç, 1948’den 1967’ye ve hatta bugüne kadar yüz binlerce Filistinlinin evlerinden edilmesiyle devam etmektedir. Aslında mahkemenin kararı hiç tartışılmamalıydı. Aksine, Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki evlerin mülkiyetinin orada yaşayanlara ait olduğu konusunda ısrarcı olunup karar tamamen reddedilmeliydi.

Kuşkusuz Mayıs ayındaki Ramazan İntifadası “Kudüs Kılıcı 2021”, bu durumu destekler nitelikteydi. Dolayısıyla Siyonist mahkemenin aldığı kararlar karşısındaki tavır devam ettirilmeli ve takibi sağlanarak bir başka mücadele verilmelidir. Filistin haklarına riayetin yanı sıra, Kudüs Kılıcı’ndan sonra ortaya çıkan yeni güç dengesi, 2. İntifada’nın ve 2. Kudüs Kılıcı’nın başarılı olmasına olanak sağlayabilir bir durumdadır. Şeyh Cerrah Mahallesi sakinleri, bu gerçeğin farkında olup haklarına sahip çıkmalı, mücadeleye ve meydan okumaya devam etmelidir.

Bu radikal ve Siyonist karara başka bir Siyonist mahkeme tarafından verilen ikinci bir karar daha eşlik etti. Daha tehlikeli ve ciddi olan bu kararla, Mescid-i Aksa’nın avlusunda Yahudilerin sessizce ibadet etmelerine izin verildi. Kuşkusuz alınan bu karar, Mescid-i Aksa üzerindeki İslami egemenlik hakkının apaçık bir ihlalidir ve Mescid-i Aksa’daki mevcut statükoda köklü bir değişiklik meydana getirecektir. Öte yandan bu karar Filistinliler, Araplar ve Müslümanlar için bir meydan okuma olduğu kadar; Ürdün’ün Mescid-i Aksa yükümlülüğü ile İslami ve Hristiyan kutsal mekanları doğrudan hedef alan bir karardır. Nitekim Kudüs Hristiyanları ve Hristiyan din adamları da bu durumu, statükonun ve İslam ve Hristiyan kutsallarının ihlali olarak görmektedir. Dolayısıyla bu karar kınanacaksa, oybirliğiyle, genel ve evrensel bir şekilde yapılmalıdır. Kararın uygulanması halinde ise 2021’de tehditlere karşı gerçekleşen ve Kudüs’ün iki büyük başarısı olan Mescid-i Aksa İntifadası ve Kudüs Kılıcı’ndaki gibi karşılık verilmelidir. Burada bedeli her ne olursa olsun hak ve hukuk prensibine riayet edilmesi gereken bir mücadele ile karşı karşıya kalıyoruz ve yeni güç dengesi, bu mücadeleyi Ramazan/Mayıs 2021’de olandan daha güçlü bir şekilde ve birlikte kazanmamızı sağlamaktadır.

Bir diğer önemli konu ise haksız idari tutuklamalar nedeniyle 100’den fazla tutuklunun açlık grevinde olmasıdır. Bu tutuklamalar suçlama, soruşturma ve yargı davalarında evrensel olarak kabul edilen her adımı ihlal eden ve yok sayan keyfi tutuklamaladır. İdari gözaltı yasası Siyonist mahkemelere herhangi bir suçlama veya dava olmaksızın keyfi olarak aylarca hapis cezası verme hakkı vermektedir. Verilen bu cezalar onlarca yıl daha da uzayabilir. Bu durum tüm esileri kışkırtmakta ve tüm esirlerin katıldığı büyük bir çatışmaya sebep olmaktadır. Buna ek olarak, Gilboa Hapishanesi’nden kaçan altı kahramanın ardından Siyonist cezaevi yetkililerinin idari gözaltıları ve toplu cezalandırmaları sebebiyle onlarca İslami Cihad esiri de greve başladı. Nitekim bu girişim, şimdi Mescid-i Aksa ve Şeyh Cerrah için gerekli olan mücadeleye ek olarak tüm esirlerin toplu bir hareketine yol açacak ve mücadeleyi genişletecektir.

Bu üç mesele, göründüğü gibi genel bir atağa geçerek Siyonist önderlerin kaybettikleri prestijini geri kazanması için değildir. Dolayısıyla ibadet için Mescid-i Aksa’daki zamansal ve mekansal baskınlar ve Batı Şeria ve Kudüs kimliğini Yahudileştirme yönündeki startejik hedeflerinin devamı niteliğindedir. Elbette bu tehlikeli gelişmeler arasında son derece önemli olan, Mescid-i Aksa’da sessiz ibadet üzerine alınan karardır. Her ne kadar 2021 Ramazan ayında Kudüs Kılıcı ve İntifada’nın muazzam bir etkisi olsa da şimdi; tüm Filistinli direniş grupları, Arap, İslam dünyası ve uluslararası arenadaki tüm direnişçi siyasi topluluklar “Mescid-i Aksa’daki sessiz ibadet yasası yürürlüğe konamaz” şiarı altında birleşmeli ve dahi İslami, Arap ve uluslararası destekle Kudüs Kılıcı ve İntifada tek seferde gerçekleşmelidir.

Mescid-i Aksa’da sessiz ibadet hususunda tepki gösterilmezse ilk adım olarak Aksa üzerinde daha fazla kontrol sağlamalarına, ibadet için zamansal ve mekansal bölüm sağlamaya yol açaçak ve Mescid-i Aksa yerine Tapınağın inşa edilmesi ve Mescid-i Aksa’nın yıkılmasıyla son bulacaktır. Bu nedenle, şu veya bu hizipten, Fetih’ten veya Ramallah’tan herhangi bir Filistinlinin -Müslüman veya Hristiyan-, Kudüs’te, Batı Şeria’da ve 48 topraklarında yaşanacak intifadaya katılmaması söz konusu olamaz. Aksine, pervasızca alınan bu kararın uygulanmasını engellemek amacıyla 2. Kudüs Kılıcı operasyonunu gerçekleştirmek için Gazze Şeridi’ndeki direniş hareketinin yanında dimdik durmalıyız. Öte yandan Arap ve İslam coğrafyasında aktif İslami, milli, vatansever, sol ve demokratik güçlerin bu çatışmaya katılmak için bir an önce harekete geçmesi gerekli hale gelmiştir. Ne Arap ülkelerinin ne de İslami ülkelerin bu duruma karşılıksız kalmasına ve daha sonra herhangi bir eyleme dönüşmeyen bir kınama açıklamasıyla yetinmesine müsaade edilmemelidir.

Mescid-i Aksa, Haziran 1967’deki saldırıdan bu yana yaşadığı gelişmelerden daha ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kalmış durumda. Pişmanlığa, siteme ya da özre yer olmayan bu durumda farkındalığınızı artıracak ve harekete geçme isteğinizi daha da hayata geçirecek misiniz?

“Bu değerlendirme yazısı Filistinli düşünür Münir Safiq tarafından 17.10.2021 tarihinde Arabi 21 için kaleme alınmıştır.”

“Rica: Tercüme ve düzenlenmesi Kudüs’te Bugün ekibi tarafından gerçekleşmiş olup izinsiz paylaşılmaması rica olunur.”