Geçtiğimiz günlerde İsrail işgal kuvvetlerinin Filistin’in bazı mahallelerine gerçekleştirdiği saldırıları arttırması üzerine Filistin halkı, işgal kuvvetlerine karşı tüm Kudüs’te harekete geçmiş ve saldırılara karşı koymuştu. Bugünlerde ise tüm bu yaşananlar, İsrail basınını ve kamuoyunu Kudüs’te gerilimin tırmanma ihtimali ile meşgul ediyor.

Son zamanlarda Şeyh Cerrah ve Silvan gibi Kudüs’teki bazı mahallelere yönelik saldırılar artarken Mescid-i Aksa’ya gerçekleştirilen baskınların niteliğinde de artış gözlendi. Hatta Kudüs’te tırmanışa geçen bu hareketliliği, resmi isimler ve analistleri dahi ‘bir tür öfke dalgasıyla karşı karşıya oldukları’ şeklinde yorumladı.

Olayların patlak verdiği noktayı kasım ayında Fadi Ebu Şuheydam’ın Mescid-i Aksa’nın kapılarından biri olan Silsile Kapısı yakınında son derece basit bir silah türü olarak bilinen Karlo silahıyla gerçekleştirdiği saldırı olarak belirlemek, olaylara yaklaşım açısından çok doğru olmayacaktır. Nitekim bu olaydan önce Filistinlilerin bıçak kullanarak gerek işgal kuvvetlerine gerekse yerleşimcilere Kudüs’te saldırdığı birçok farklı olay yaşanmıştı. Bu olayın hemen ardından 4 Aralık’ta Şam Kapısı’nda emarelerini anlaşılır derecede belli eden art arda saldırılar yaşanırken işgal devletinin kesin delillere dayanmadan 8 Aralık’ta Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki bir okula baskın düzenleyerek henüz reşit olmayan bir kız öğrenciyi mahallede bir yerleşimciyi bıçakladığı iddiasıyla tutuklaması gibi diğer birtakım saldırılar da yaşandı. Ancak video kayıtlarında da kız çocuğunun o sırada mahallede yerleşim yerine yakın bir şekilde yürümekte olduğu ancak iddia edildiği üzere yerleşimciye saldırdığına dair herhangi bir şey görülmedi. Davaya ilişkin net bilgiler elinizdeki bu makalenin yazıldığı şu saatlerde dahi henüz yayınlanmış değil.

Bu tür olaylar, Benet hükümetinin kamera karşısında göstermeye çalıştığının tam aksine Kudüs’teki gidişatın hiç de sakin ve istikrarlı olmadığını gösterirken; radikal sağ gruplar, Kudüs’ü ve bölgeyi tamamen kaosa sürüklemenin kendi çıkarlarına uygun olacağı ve İsrail yönetimini almalarına fayda sağlayacağı görüşünde karar kılmış durumdadır. Benet’in ise İsrail’in tek başkenti olarak Kudüs’ü korumaya çalışan güçlü lider imajını var etme çalışmaları devam etmekte.

Aralık ayının başında Şam Kapısı meydanında yaralı halde yerde yatan Filistinli Muhammed Şevket Selime’nin kadın polis tarafından güpegündüz ve tüm kameraların önünde yaralı olduğu ve hareket edemediği için ateş etmeden tutuklanması mümkünken son derece soğukkanlı bir şekilde defalarca üzerine ateş açılarak öldürülmesi tüm dünyayı büyük bir şoka uğratmıştı. Ancak aynı gün Naftali Bennett’in yaptığı konuşmada infazı gerçekleştiren polisi onaylaması ve Filistinli gencin öldürüldüğü anda işgal polisine hiçbir tehlike arz etmemesine rağmen öldürülmesinin yapılması gereken şey olduğunu söylemesi dünyayı ikinci bir şoka daha uğratmıştı.

Anlaşılan o ki, bu durum bazı işgal polislerinin kesin olmayan iddialara dayalı olsa da Filistinlileri öldürebilmeleri konusundaki arzularını körükledi ve polislerin bu yaklaşımları uygulanan tüm tutuklama ve infaz eylemleri hakkında bir şüphe daha uyandırdı. Nitekim geçtiğimiz hafta sosyal medya platformlarında yayınlanan videoda da olduğu gibi Filistin’in güneyindeki Necef bölgesinde işgal polisi, Filistinli bir şoförü araba sürerken telefon kullandığı gerekçesiyle durdurdu ve polislerden birinin Filistinli gencin arabasına ateş açtığı görüldü. İşgal devletini zor duruma ve çıkmaza düşüren bu görüntüler eğer ki kamera kaydına alınmasaydı belki de şimdiye dek operasyon başarıyla tamamlanmış olacaktı.

Kudüs’teki güncel durum gösteriyor ki işgal kuvvetleri destekli sağ cenahın kışkırtıcı faaliyetleri, günümüzde eskiye nazaran artmış durumda. Geçtiğimiz salı günü Filistinlilerin kayıt altına aldığı videoda görüldüğü üzere bir yerleşimci, Kudüslü gençlerden birine sözlü saldırıda bulunmuş ancak Filistinli bir genç üzerine yürüyünce oradan kaçıp işgal polisine gencin bıçaklı olduğunu ve onu bıçaklayacağı şeklinde ihbarda bulunmuştu. Bu olayın yanı sıra geçtiğimiz çarşamba, yerleşimciler Şeyh Cerrah’ta Hz. Peygambere küfürler yağdırıp “Araplara Ölüm!” sloganları attıkları bir yürüyüş gerçekleştirmişti. Bu yürüyüşe engel olmaya çalışan Şeyh Cerrah Mahallesi’nin gençlerini ise işgal kuvvetleri, yerleşimcileri korumak için ayırmış ve mahalleden uzaklaştırmıştı.

Öte yandan bazı radikal İsrailli analistler, televizyonda ve canlı yayında açıklamalar yapmıştı. Bu açıklamaların birinde ise radikal sağ yanlısı bir analist, bulunduğu bir canlı yayında açıkça İsraillilerin, 1948’de Filistinlilerin gönül rızasıyla topraklarını bırakmak ya da satmak suretiyle çıktıkları iddiasına ters düşecek şekilde Nekbe’nin Filistinlilere tekrardan yaşatılması çağrısında bulundu.

Özelde Kudüslülere genelde ise Filistinlilere karşı yapılan sağcı kışkırtmalar sonucu yükselen gerilim, bu yükselişte İsrail sağının payının olduğunu ve İsrail hükümetinin ise kendisine faydadan çok zararı dokunacak bu yükselişle aynı doğrultuda ilerlediğini gösteriyor. Son yaşanan süreç, Kudüs’te her an olası büyük bir patlamanın daha yaşanabilir hale geldiğini ve olayların kızgın bir zeminde ilerlediğini göstermektedir.

Bugünlerde Kudüslüler yerleşimcilerin, işgal polisi koruması altında gerçekleştirdiği ve daha önce görülmemiş yoğun saldırıları ile karşı karşıya. Öyle ki vaziyet, herhangi bir Kudüslünün bir işgal polisi veya yerleşimci tarafından maruz kaldığı kendine, şahsi mülküne ve kutsallarına uygulan saldırılara ve hak ihlallerine karşın kendisini savunma veyahut bu uygulamaları reddettiğini ifade edebilme hakkı olmadığı bir hale gelmiştir. Daha da vahimi, tüm bunların İsrail’in Kudüs hakkında yazıp çizdiklerine inanmış ve İsrail ile normalleşme adımları atan bazı Arap ülkelerinin işbirliği gölgesinde yaşanıyor olmasıdır. Ancak en nihayetinde tüm tabiat, tarih ve insan yasaları tek bir gerçekliğe ışık tutmaktadır: Baskı, patlamayı beraberinde getirir. Bu sebeple, bu noktada şu an biz Kudüs’ten patlak vermesi muhtemel bir intifadayı değil, gerçekleşecek intifadanın şartlarını, gerekçelerini ve ne zaman vuku bulacağı ihtimallerini sorgulamaktayız. Ok çoktan yaydan çıkmış durumda ancak ne zaman bir patlamaya sürükleyecek bilinmez; ki bu, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir şeydir.

“Bu değerlendirme yazısı Kudüs Araştırmaları Uzmanı Dr. Abdallah Marouf tarafından 16.12.2021 tarihinde TRT Arabi için kaleme alınmıştır.”

“Rica: Tercüme ve düzenlenmesi Kudüs’te Bugün ekibi tarafından gerçekleşmiş olup izinsiz paylaşılmaması rica olunur.”