Kudüs geçtiğimiz sekiz yıl boyunca Temmuz 2014’te çocuk şehit Muhammed Ebu Hudayr ile başlayan daha sonra Ekim 2015’te Sekakin Direnişi, Temmuz 2017’de Esbat Kapısı Direnişi, Şubat 2019’da Bab’ür Rahme Direnişi ile devam eden ve 2021 Ramazan olaylarıyla sona eren beş farklı direniş tanıklık etmiştir.

Dolayısıyla halk direnişi ortalama her 21 ayda bir gerçekleşmişti. Bu da halkı direnişe sevk eden motivasyonun hala canlı, diri ve özgün olduğunu ve harekete geçirme gücünü koruduğunu göstermektedir.

Kuşkusuz direnişlerin tamamı işgal devletine geri adım attıran gelişmelerle sonuçlandı: Netanyahu 2014’te hükümet üyeleri ve Knesset milletvekillerinin Aksa’ya baskın düzenlemesini yasakladı ve bu yasak bir yıldan fazla sürdü. Siyonist hükümet 2015’te Aksa’nın Yahudiler ve Müslümanlar arasında zamansal bölünmesinin tamamiyle gerçekleşmesinde ve Müslümanların Aksa’ya Yahudi bayramlarında girişlerinin yasaklanmasına yönelik planında geri adım atmak durumunda kaldı. Aynı şekilde Siyonist yetkililerin Aksa’ya baskın gerçekleştirme yasaklarını da yinelemek durumunda kaldı. 2017’ye geldiğimizde ise Mescid-i Aksa girişlerine yerleştirdiği elektronik kapıları sökerek bu konuyla ilişkili tüm projeleri iptal etmek durumunda kaldı.

On altı yıl boyunca kapalı kalan Bab’ür Rahme Mescidi, Siyonistlerin mescide el koyup yerleşimcilerin kullanımına sinagog olarak açma planına rağmen 2019’daki direniş sonucu aslına döndürülerek kullanıma açıldı. 2021 yılında ise halkın gösterdiği irade, işgal devletine üç büyük geri adım attırdı: Şam Kapısı Meydanı’nı demir bariyerlerle geçici bir süre için kapatmaktan ve Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Kerem el-Cuani sokağındaki Filistinlileri göç ettirmekten vazgeçti ve henüz Gazze’deki direniş kuvvetleri Kudüs Kılıcı Savaşı ile işgal devletini daha önce yaşamadığı bir hezimetle baş başa bırakmamışken halk eylemleri yüzünden 28 Ramazan baskınını da gerçekleştiremedi.

İşgal devleti, her savaş sonrası tüm teçhizatı, gözlemleri ve baskı mekanizmalarıyla toplumun iradesine ve ruhuna karşı da bir savaş başlatıyordu. Ancak işgal devleti İsrail son çatışmadan bir ders aldığını böylelikle çatışmaya dahil olan tarafları ortadan kaldırmayı başardığını ya da hiç olmazsa daha hazırlıklı hale geldiğini düşünüyor.

Öte yandan birbirini izleyen direnişler zaten direniş denkleminin semeresiydi. Toplu eylemler, bireysel direniş operasyonları, uluslararası tepkiler ve gösterilen dayanışma ve ardından Gazze’deki silahlı direnişin olaya müdahalesi tüm bu birikimin bir parçasıdır.

Beş ayrı caydırıcı unsur, daha geniş hareket alanı, meydanlarda oluşan birlik… İşte bu maddeler işgal devletinin sekiz yıl boyunca Kudüs’te yaptıklarına karşılık oluşan tepkilerdi.

İşgal devleti gücünü en uç seviyede 2022’de kullandı: Ramazandan önce tüm yıkım çalışmalarını durdurdu ve yine Ramazandan önce Şeyh Cerrah’a bağlı en-Nika bölgesindeki gerilimi minumuma indirdi. Kişi sınırlamaları getirdi ve Kudüs’ün girişlerini Batı Şeria’dan gelenlere kapattı. Eski Şehir etrafını iki tabur askeriyle kuşatarak halkın ayaklanmasını engellemek için uygun zamanı kollamaya başladı. Saldırılarında Arap kisvesi ve desteği elde etmek için Necef Zirvesini devreye soktu. Uluslararası müttefikleriyle koordineye geçerek 29 Mayıs 2022’de yerleşimcilerin Şam Kapısı’nda Bayrak Yürüyüşü gerçekleştirebilmeleri için ordusunu son neferine kadar kullandı.

İşgal devleti, gücünü en radikal şekilde kullansa da çatışmayı sadece erteleyebildi ve engelleyemedi. Yani pratikte sadece yıkılmadan ayakta kalmayı başardı.

Hal buyken bir diğer yanda Kudüs’te yeni tür çatışmanın izleri de okunmaya başlandı: Bireysel direniş operasyonları ferdi planlamalarla gerçekleştirilirken halk tarafından daha önce görülmemiş biçimde desteklendi. 2022 Mart ayında Tekbir Dağındaki yıkımları protesto etmek ve Ekim ayında Şehid Adi et-Temimi’nin Şufat Kampı’nda gerçekleştirdiği direniş operasyonu sonrası şimdiye dek iki toplu grev düzenlendi. Bugün ise esirlerin, ailelerinin ve tüm Kudüslülerin maruz kaldığı saldırılara, ev yıkımlarına karşı direniş ruhu günden güne büyüyor.

İşgal devletinin asıl handikapı ise temcid pilavı gibi sürekli ısıtarak öne sürdüğü gücüdür.

Mantık; güçle çözülemeyen şey daha fazla güçle çözülür, daha fazla gücün çözemediğini rasyonel güç çözer, kaba kuvvetin çözemediğini de yine bir başka kisveye bürünmüş kaba kuvvet çözer şeklinde işlemekteydi.

Öte yandan, sahip olduğu güçle üstesinden gelemeyeceği bir savaşa da girmiş bulunuyordu: Kudüs’ün tasfiye savaşı. İşgal devleti ne kadar güçlenirse güçlensin yüreklerdeki Aksa sevgisini silmeye gücü asla yetmeyecek. Siyonist projenin İbranice ayağının ise Arap dilini ortadan kaldırmak için yeterli medeniyet geçmişi ve hafızası zaten bulunmuyor. Nitekim halihazırda 13 milyonu geçmeyen Yahudilerin birçoğu için göç fikri artık önemini kaybetti, ki bu sayı Araplar ve Müslümanlar bir yana Filistinlilerin sayısına ancak tekabül etmektedir. İsrail’in sahip olduğu gücün yegane kaynağı Amerika’nın aklı ise şu an Rusya ve Çin olmak üzere iki farklı gündemle meşgulken bundan sonra İsrail’i en iyi ihtimal ancak üçüncü sıraya alabilecektir.

Sekiz yıl boyunca devam eden direnişin sonunda Kudüs’te olaylar altıncı bir patlamaya doğru yol alıyor. Geçmişteki beş direnişte olduğu gibi bu seferki direniş de İsrail’e bir sonuca varamayacağını ve en başından beri kaybeden taraf olduğunu gösterecektir. Çünkü Kudüs, Kudüs olarak kalmaya devam edecek ve Kudüs’ün asıl halkı da Filistinli Müslüman ve Hristiyan Araplar olarak kalacaktır. İsrail’in Kudüs’teki varlığı istenmeyen ve kabul edilmeyen olarak kalırken İsrail, yerleşimcilerin Kudüs’te yapacakları her bir yürüyüş için var olan tüm kuvvetini sarf etmeye devam edecektir. Nitekim bu yürüyüş bir sefer tamamlanabilirken bir diğerinde iptal edilecektir.

Velhasıl, Kudüs handikapı kuvvetle/güçle çözülmeyecek bir meseledir. Çünkü açık ve net bir şekilde Yeruşalim* İsrail için bir imkansızdan ibarettir. Peki Yeruşalim imkansızken “İsrail” ne kadar mümkün olabilir?

“Bu değerlendirme yazısı Kudüs Araştırmaları Uzmanı Ziad Ibhais tarafından 19.02.2023 tarihinde Quds için kaleme alınmıştır.”
“Rica: Tercüme ve düzenlenmesi Kudüs’te Bugün ekibi tarafından gerçekleşmiş olup izinsiz paylaşılmaması rica olunur.”