Kudüs’te yaşanan gelişmeler, İsrail medyası ve siyasetinde Kudüs’ün İsrail gündeminde ilk sırada yer aldığı ve mevcut gelecekteki statükosu hakkında dünya medyasında oluşturmaya çalıştığı algıdan önemli ölçüde farklılık gösteriyor.

İsrail’in Kudüs’te yürütmeye çalıştığı proje, geçtiğimiz yedi yıl boyunca birçok aksaklıkla karşı karşıya kalmış ve her adımda Kudüs, Siyonist projeyi temsil etmediğini kanıtlamıştır. Nitekim Kudüs İsrail’in dünyaya göstermeye çalıştığı gibi tam anlamıyla bir Yahudi şehri değildir. Aksine, Tel Aviv ve sahil şehirleri İsrail’in ortaya attığı Siyonist projenin çok daha gerçekçi halidir. Başta Tel Aviv olmak üzere kuzeyden Hertsilya güneyden ise Bat Yam gibi şehirler Tel Aviv etrafında konumlanarak devletin iktisadi belkemiğini oluşturduğunu ve büyük devlet kurumlarının da yine Tel Aviv’de olduğunu düşünürsek ekonomik alanda da aynı şeyleri söyleyebiliriz.

Kudüs ise bugün Siyonizm projesinin teorisyenleri ve selefleri arasında tartışma konusu haline gelen Siyonizm projesinin ideolojik ayağını oluşturması haricinde başka bir şeyi temsil etmemektedir. İsrail anlayışında başkent olarak kabul edilen Kudüs, siyasi, iktisadi ve güvenlik açısından zayıf kabul edilirken İsrail’in projesini temsil etmemekte ve hatta halkın çoğunluğu tarafından Kudüs sadece tek bir grubu yani sağcı muhafazakarları temsil etmektedir. Halihazırda bu grup büyük bir güce sahip gibi görünse de toplum tarafından tam kabul görmediği için bu algı da gerçekliği yansıtmamaktadır. Bu demek değil ki İsrail toplumu radikalliğe karşı savaş açmış durumdadır, tam aksine gitgide sağ cenahın destekçileri artmış ancak buna rağmen geçtiğimiz dört seçim sonucunda İsrail toplumunun içinde bulunduğu görüş ayrılıkları sonucu hiçbir parti tek başına hükümet oluşturamamıştır.

Bu sebeple, Kudüs’ü ideolojik ve siyasi merkezleri olarak kabul eden İsrail’deki radikal sağ bugün, Tel Aviv’in temsil ettiği laik kesim karşısındaki başarısını ve tıpkı Tel Aviv’in laik fikirlerle bezendiği gibi Kudüs’ü de Yahudi motifleriyle bezeyerek çizmeye çalışıyor. Bugün yine İsrail’i yöneten radikal sağın en iyi dönemlerini yaşamadığı açıkça görülüyor. Özellikle de İsrail’in son yedi yılda Kudüs’teki halkının radikal sağcılara görevlerini verdikleri tepkilerle hatırlatıyor olması bu tabloyu açıkça göstermektedir.

2021 yılında İsrailliler için milli gün olarak kabul edilen “Kudüs Günü” kutlamaları Ramazan ayının 28. gününe denk gelmesiyle 28 Ramazan, Kudüs’teki çatışmaların zirveye vardığı bir gün olarak tarihe geçmişti. İçinde bulunduğumuz 2022 yılında ise Müslümanlar ve Yahudilerin özellikle de dini önem atfettikleri birçok önemli gün aynı güne denk gelmektedir. Bu tarihler arasında önümüzdeki en önemli münasebet, sekiz gün süren Pesah Bayramı’nın nisan ayında başlayacak Ramazan ayının son çeyreğine denk gelmesiyle başlayacak ve kesişen bu tarihlerde bir taraftan işgal hükümeti diğer yandan işgal polisinden destekli Radikal Tapınak Grupları’nın Filistin halkıyla karşı karşıya geleceğine işaret etmektedir. Radikal gruplarla halkın karşı karşıya gelmesi de birçok farklı olayın daha kızışmasına sebebiyet verebilir. Nitekim Gazze’deki Filistin direniş hareketleri 28 Ramazan’da yaşanan olaylar sonrasında Kudüs’te yaşanan olaylara kayıtsız kalamayacaklar ve bu sebeple de işgal devletiyle bir kez daha karşı karşıya gelecektir. Belki de bu sefer daha güçlü bir şekilde karşılaşmaları gerekebilir; çünkü direniş hareketleri Filistin halkı nezdinde oluşan güveni ve desteği sükunet karşılığında kaybetmeyi tercih etmeyecektir.

2022 yılında beklenen bir diğer ihtimal de Kudüs’teki olayların gidişatına bağlı olarak Batı Şeria’nın Filistin hükümetinin istikrarı ve varlığını tehdit eden bir ayaklanmaya kalkışmasıdır. Öyle ki Filistin hükümeti 2021 yılını Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Savunma Bakanı Beni Gantz ile görüşerek kapatmış ve bu görüşme, halkın öfkesini körüklemiş ve sosyal medyada büyük tepki toplamıştı. Bu çerçevede Mahmud Abbas’ın görüşme sonrası yaptığı açıklamalarda işgal hükümetiyle güvenlik düzenlemesine meyletme ihtimali olayların patlak gösterdiği bir anda Filistin hükümetinin konumunun halk tarafından yeniden belirlenmesine ve varlığını tehdit etmesine sebebiyet verebilir.

Bu yıl Kudüs’te yaşanabilir olaylara bağlı olarak Yeşil Hat’ta da halkın işgal polisiyle karşı karşıya gelme ihtimali bulunmaktadır. Bennet hükümeti koalisyon üyelerinden olan Mansur Abbas’ın geçtiğimiz yılın sonunda devletin Yahudiliği hususunda yaptığı açıklamalar İsrail’in resmi şekilde uyguladığı ırkçı rejimi desteklediği için Yeşil Hat’taki halkın öfkesini perçinlemişti. Bu konunun Yeşil Hat sınırlarında yaşayan Filistinliler açısından oldukça önemli ve hassas bir konu olması dolayısıyla da Mansur Abbas’ın onu destekleyen halk kitlesini kaybedeceği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, eğer ki Kudüs’te yaşanacaklar geçen yıla kıyasla daha şiddetli bir hal alırsa 48 topraklarında yaşayan Filistinliler halihazırda baş etmek zorunda kaldıkları ırkçı rejimle daha fazla yüzleşmek zorunda kalacaklar.

Bu gelişmeler İsrail’in Kudüs ve diğer şehirlerde yürüttüğü projesini gerileteceği anlamına geliyor. İsrail radikal sağı huzursuzluğu kışkırtmaya çalışıyorsa da İsrail bugün keskin ve dikey bir toplumsal bölünmenin ortasında bulunmasının yanı sıra dağılmış bir toplumu bir şemsiye altında birleştirecek bir karizma veyahut vizyona sahip siyasi bir kesime dahi sahip değildir. Bu ayrılık İsrail’in bu yıl ya da gelecek birkaç yıl zarfında kendisini büyük bir yol ayrımında bulacağına işaret ediyor: Ya ne pahasına olursa olsun Kudüs’teki mevcudiyetini koruyacak ya da Siyonizm projesinin bekasını Kudüs’e mal olmasına rağmen korumaya çalışacaktır. Sonuçta gelinen noktada ise Siyonistlerin Kudüs ve Tel Aviv’deki toplumsal parçalanmalarının sonuçları ortaya çıkmış olacaktır.

2022 yılı sonuç olarak Kudüs’ten patlak verecek bir ya da iki olaylar zincirine şahitlik edebilir. Bu hareketlenme kesin bu yıl olacaktır demiyorum ancak bu tırmanışın belirtileri göz ardı edilemeyecek derecede ortadadır. Yaşanacak olayları ki her ne kadar şu an olası görünmese de Filistinlileri ve özellikle de Kudüs’teki gerilimi azaltacak bir gelişmenin yaşanması haricinde hiçbir şey engelleyemeyecektir. Öyle ki radikal İsrail sağı ve onları yöneten hükümet mensupları istikrarlı ve güçlü bir şekilde tüm bölgeyi ayaklandırmaya doğru sürüklediğini hala idrak etmiş gibi görünmüyor.

“Bu değerlendirme yazısı Kudüs Araştırmaları Uzmanı Dr. Abdallah Marouf tarafından 07.01.2022 tarihinde kaleme alınmıştır.”

“Rica: Tercüme ve düzenlenmesi Kudüs’te Bugün ekibi tarafından gerçekleşmiş olup izinsiz paylaşılmaması rica olunur.”