Geçen Ramazan İsrail’e yönelik başarıyla yürütülen Kudüs Kılıcı Operasyonu, Kudüs ve Mescid-i Aksa için atılacak bir adımın öncesinde pek çok kez düşünülmesi gerektiğini ve Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın bu denklemde kırmızı çizgi olduğunu yeniden gözler önüne serdi.

İşgal devletinin göstermeye çalıştığı tüm kayıtsızlık ve vurdumduymazlığa rağmen bugüne kadar Kudüs’e yönelik gerçekleşen bu saldırılar, pek çok kez engellendi ve üstesinden gelindi.

İşgal devleti, Han el-Ahmar’ın yıkımında geri adım atmak, -ki hala durum böyle- Adumim yerleşim biriminin Kudüs sınırlarına ilhakını ertelemek, Bab’ür Rahme Mezarlığı’ndaki girişimini geri çekmek, elektronik kapılar projesini geri çekmek ve kapıları sökmek zorunda kaldı. Ayrıca Bab’ür Rahme başta olmak üzere Mescid-i Aksa’yı mekansal bölme hayalleri suya düşmüş ve Bab’ür Rahme’nin bir mescit olarak açılmasını kabul etmek zorunda kalmıştı.

İşgal devletinin yaşadıkları tüm bunlarla da kalmadı; Şam Kapısı Meydanı’nı kapatma ve 2021’de Şeyh Cerrah’taki Kerem ec-Cuani Mahallesi’ni yerinden etme girişiminde de geri adım atmak zorunda kaldı. Salim ailesini topraklarından -batıya doğru- etmeyi geçici de olsa durdurdu.

İşgal devleti İsrail’in bugünkü korkusunun ardında ise Ramazan ayının üçüncü haftasına denk gelecek olan Pesah Bayramı kutlamalarında, Radikal Tapınak Grupları’nı Mescid-i Aksa’ya baskın yapmakta durdurmasının güçlüğü yatıyor. Radikal grupların Ramazan’da Aksa’da Talmudik ayinler gerçekleştirmesini engellemekte zorlanan işgal devleti çözümü, Amerika’yı, Filistin yönetimini, Ürdün ve Mısır’ı dahil ederek bir direnişin oluşmasını engellemekte arıyor. Bir diğer ifadeyle geri adım attığı başlıkları yeniden ve daha da riskli bir şekilde tecrübe etmek istemiyor.

Krizi yatıştırmak için işgal devletinin istediği çözüm ise ‘tüm saldırılarının karşılıksız kalmasını garanti altına almak’ idi.

Bunun tam tersi olması beklenirken bugün kuruluşundan bu yana en kötü uluslararası ve iç koşullara sahip işgal devleti, Pesah Bayramı’nda Aksa’da saldırılarda ısrarcı. Dolayısıyla halk iradesi ve direnişi, kendisine misliyle karşılık verilmelidir. Öyle ki bugün dahi dengeleri kökten değiştirecek geri adımlar attırmak mümkündür.

Görünen o ki durumları okuma ve harekete geçme konusunda İsrail’in de kafası karışmış durumda: işgal devleti ordusu Mescid-i Aksa’da namaz için Kudüs’e girişlerin kolaylaştırılmasını dile getirirken işgal polisi Batı Şeria’dan Aksa’ya gelenlerin hareketlerinin kısıtlanmasını ve yaş sınırı getirilmesini talep ediyor. Radikal sağın bilinen isimlerinden Itamar Ben-Gvir ise Salim ailesinin tehcir edilmesini talep etmek için “ofisini” Şeyh Cerrah’a taşıyor. Tüm bunlar yaşanırken işgal polis teşkilatı emniyet genel müdürü, Ramazan ayında Kudüslülere ve evlerine yönelik yıkım ve yerinden etme kararlarının durdurulduğunu duyuruyor.

Geçen yılki tecrübeyi tekrar etmek istemeyen ve medeti dış ülke ve ‘destekçilerinden’ uman işgal devleti, içerideki bu radikal ayrılıkları kontrol edemez ve önünü alamaz bir halde midir? Bu yıl Mescid-i Aksa mübarek Ramazan ayında kendi kaderine terk edilirse geçen yıl başarılamayan girişimler, bu yıl Radikal Tapınak Grupları’nın kazanımlar listesine mi eklenecektir? İşgal devleti gerek içeride gerekse dışarıda çalışma ve hazırlıklarını sürdürürken bu topraklar, işgalin insanlık ve hukuk tanımaz eylemlerine bırakılmamalıdır.

“Bu değerlendirme yazısı Ahmed Sakr tarafından 24.03.2022 tarihinde kaleme alınmıştır.”
“Rica: Tercüme ve düzenlenmesi Kudüs’te Bugün ekibi tarafından gerçekleşmiş olup izinsiz paylaşılmaması rica olunur.”