Şeyh Bessam Cerrar’ın otuz yıl önce yayınladığı İsrail’in 2022 itibariyle yıkılacağı teorisinin ne derece yayıldığını neredeyse bilmeyen yoktur. Cerrar bu teoriyi ilk kez, İsrail’in 1992 yılının sonunda İslami kesimden kimi Filistinlileri sürgün edip bir sene sonra da uluslararası toplumun baskısı ve işgal devletinin tüm diktelerine ragmen ülkeye geri dönmelerine müsaade etmek zorunda kalmadan önce, Lübnan’ın güneyine sürgün edildiği Merc el-Zuhur’da ortaya koymuştu.

Bessam Cerrar, Merc el-Zuhur’dan dönüşünde Zevali İsrail 2022: Nubuve Kuraniyye em Sadaf Rakamiyye(İsrail’in 2022’deki Yıkılışı: Kuran-i Bir Mesaj Mı Yoksa Rakamsal Bir Rastlantı Mı?) adlı meşhur kitabını yayınladı. Kitap, Filistin halkının farklı kesimlerinde ve Filistin meselesiyle ilgilenenler arasında rakamlar ve hesaplamalar üzerinden okuyucuyu ve bu teoriye kulak verenleri ikna eden bir üslupla yazıldığı için oldukça geniş yankı uyandırdı. Bessam Cerrar’ın Filistin halkı üzerindeki etkisini benim için net bir şekilde ortaya koyan olay ise o dönemin muhalefet lideri Ariel Şaron’un 2000 yılı Eylül ayının sonunda Mescid-i Aksa’ya gerçekleştirdiği baskında olmuştur. O gün, Kudüslü gençlerin çoğu Ariel Şaron’u koruyan işgal kuvvetlerinin yüzüne karşı, hala daha kulaklarımda çınlayan Bessam Cerrar’ın 2022 yılı teorisine atıftla “22 seneniz kaldı” sözlerini haykırıyordu.

Geçtiğimiz yıl büyük bir savaşa dönüşen 28 Ramazan olaylarının başında oldukça dikkat çekici bir şekilde farklı sosyal medya hesaplarında Bessam Cerrar’ın fotoğrafları ve sözleri yayınlanmaya başladı. Böylece dikkatler tekrardan, çalışmalarını ve teorisini destekleyen içeriklerle video çeken Bessam Cerrar’ın üzerinde toplandı. Hatta Facebook üzerinden yaptığı bir canlı yayına aynı anda 11 binden fazla izleyici katıldı, üstelik bir milyon izleyiciyi aşan farklı videolarının da bulunması, insanların Cerrar’ın teorisine olan ilgisini arttırdı.

Bessam Cerrar’ın teorisi, bazı şeyhler ve akademisyenler tarafından eleştiriliyor olsa da yine aynı kesimden yadsınamaz bir kesim tarafından oldukça destek görmekte. Sanırım bu sebeple Bessam Cerrar hakkında, kötü reklamı yapılamayan adam desek yanlış demiş olmayız. Nitekim ona yöneltilen eleştiriler de teorisine yönelimin artış göstermesine sebep olmuş; hatta son videolarında bu yılın mart ayından temmuz ayına kadar teorisinin gerçekleşebileceğini söylemesi üzerine birçok Filistinli ve Filistin meselesiyle ilgilenen insan da bu süreci bekler olmuştur.

Kaleme aldığı kitabı da dahil olmak üzere yüzlerce kez bu teorinin doğru ya da yanlış olabileceğini ifade etmesine rağmen, en az %95’lik bir oranı teorisinin gerçekleşeceği ihtimaline vermekte ısrarcı olması, birçok kişiyi konuyu bir ihtimal olarak değil, bir gerçek olarak ele almaya itmiştir. Pek tabi bu, genellikle net ve belli olana meyilli olan kitle psikolojisinde doğal bir durumdur.

Şeyh Bessam Cerrar’ın teorisine karşı ne onaylar ne de karşı çıkar bir tavır takınmaktayım; hesaplamalarının doğru ya da yanlış olması, Kuran-ı Kerim ayetlerine bakış açısındaki metodu ve ayetleri nasıl açıkladığı göz önünde bulundurulmaksızın burada dikkat çekici olan husus, tezinin genelde kitlelerin ve özelde de Filistin toplumunun ortak aklını harekete geçirmedeki gücüdür.

Bu teorinin bu kadar revaçta ve güçlü bir tez olmasına olanak sağlayan şey, gençler arasında bu teoriye olan inancın akıl almaz derecede yayılmış olmasıdır. Öyle ki birçok genç etrafımızda gerçekleşen önemli herhangi bir gelişmeyi bu tezin gerçekleşeceğine yormakta. Bu sebeple de Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açması ya da Filistin’de gerçekleşen silahlı olaylar gibi önemli her olaydan sonra Şeyh Bessam Cerrar’ın gülümseyen emojilerini kullanmak ya da teorinin gerçekleşme vaktinin yaklaştığına delalet eden “Ben size dememiş miydim?” , “Çok iyi oldu” gibi ifadeleri kullanmak normal sayılır hale geldi. Bu aslında Filistin’de geçtiğimiz yıl yaşandığı gibi kitlelere ulaşan her kıvılcımın, gelmiş geçmiş her şeyi geçebilecek büyük kitlesel bir harekete öncülük edebileceğini gösteriyor. Çünkü bu teoriye inanmış ortak akıl topluluğu o kıvılcımın beklenen olayın başlangıcı olduğuna kanaat getirecektir. Bu sebeple insanların kitlesel hareketi başlatacak kişilerden biri olabilme güdüsüyle başlayan olayda aktif bir şekilde rol almaya çalışması doğaldır. Böylece bu teori, öylesine bir söz ve bir araştırmacının oraya attığı bir görüş olmaktan çıkmış ve bu teoriyi gerçekleştirmeyi hedefleyen tam bir kitlesel harekete dönüşmüş olacaktır. İşte toplum zihnindeki teorinin gerçek gücü burada yatmaktadır.

Nitekim tarihte de bunun birçok örneğine rastlanmaktadır: Abbasiler hicri 130 yılında Emevilere karşı devrim başlatmak istediklerinde Peygamber aleyhisselamın hadisine dayanarak devrimin Horosan’dan başlamasına ve bayraklarının siyah olmasına karar vermişlerdi. Böylece Abbasiler manevi ve moral olarak güçlenirken Emevilerin manevi açıdan güçsüz kılınması hedeflenmişti. Aynı durum Şam’daki Emevi krallığının çöküşü ardından Endülüs’e silahını kuşanıp saçını iki yandan örmüş olan ve Fas bölgesinde krallık kuran Emevi Emiri Abdurrahman Dakhil’in savında görülmüştür. Salahaddin Eyyubi de aynı şeyleri yaşamıştır. Kadı Muhyiddin Zengi, Şeyhi İbni Bercan’ın Kudüs’ün Haçlıların elinden hicri 583’te kurtulacağına yönelik yaptığı Rum Suresi tefsirini farklı şekillerde şiirlerinde ve hutbelerinde anlatmaya devam eder ta ki fetih Salahaddin’in elinde gerçekleşene ve fetihten sonraki ilk cuma hutbesinde anılana kadar.

Anlaşılan, işgal devletindeki bazı güruhlar olan biteni anlamaya ve bu teorinin, Filistin halkının ortak aklı üzerindeki etkisini sezinlemeye başladılar. Ayrıca Radikal Sağ Tapınak Grupları Birliği Sözcüsü radikal Asaf Farid’in son yaşanan gelişmelerin Bassam Cerrar’ın, (İsrail’in 2022’deki Yıkılışı) adlı kitabından ve teoriden kaynaklı olduğunu savunduğu provokatif bir makale yayınlamasının sebebi bu olabilir. Dikkat edilmesi gereken şey ise Asaf Farid’in önerdiği çözümdür: Çözüm, İsrail’in gücünü göstermek adına Mescid-i Aksa’daki denetim ve baskıyı arttırarak Kudüslüleri psikolojik olarak zayıflatmak ve bu teoriye olan güvenlerini kırmaktan geçiyor. Ancak bu sözde çözüm önerisi, Filistinlilerin bu teorinin gerçekleşeceğine olan inançlarını perçinlemekten başka bir işe yaramamakta, İsrail ise bu ateşi körüklemektedir. Ne işgal devletinin kendisi ne de radikal sağ cenah bu gelişmelerden doğru ve isabetli bir pay çıkaramamaktadır.

Filistinliler, İsrail’e karşı başlatılacak herhangi bir kıvılcımı ateşlemeye hazır ve nazır durumdalar. Bessam Cerrar’ın ortaya attığı bu teori de Filistinlileri, işgal topraklarında patlak verecek bir olayda manevi açıdan yüreklendirmektedir. Bu mücadelede manevi motivasyonun etkisini küçük görenlerse yanılmaktadır.

Bu tür teorilerin gücü, bireylerin ve kitlelerin onun gerçekleşeceğine olan tam inançlarından doğmaktadır. İşte bu inanç, insanları teorilerin doğruluğu konusundaki ihtilaflara takılmaksızın gerçekleştirmeye iten şeydir. Sonuç olarak bu tarz teorilerin doğruluğu hakkındaki tartışmalar ne olursa olsun insanların onu gerçeğe dönüştürmeye çalışmasını sağlayan şey inançlarıdır. Sonunda teoriyi doğru yapan şey de gerçekleşmesidir.

“Bu değerlendirme yazısı Kudüs Araştırmaları Uzmanı Abdallah Marouf tarafından 06.04.2022 tarihinde kaleme alınmıştır.”
“Rica: Tercüme ve düzenlenmesi Kudüs’te Bugün ekibi tarafından gerçekleşmiş olup izinsiz paylaşılmaması rica olunur.”