Written by Görüş

Ben-Gvir Kudüs ve Mescid-i Aksa’da İstediğini Elde Etme Karşılığında mı Anlaşmaya Sessiz Kaldı?

Dün, Salı günü (14 Ekim 2025), Kudüs’te önemli siyasi mesajlar taşıyan birkaç gelişme yaşandı. Bu gelişmeler, Ben-Gvir’in savaşın durdurulmasına ilişkin anlaşmanın sadece sözde değil, uygulamada da yürürlüğe girmesinin ertesi günü, kendi seçmen kitlesine vermek istediği mesajı yansıtıyor. Bu gelişmeler şu şekildeydi.

1) Ben-Gvir, bir hafta içinde ikinci, savaşın başlamasından bu yana onuncu ve görevine başlamasından bu yana on üçüncü kez Mescid-i Aksa’ya baskın gerçekleştirdi. Bu, Ben-Gvir’in iki baskını arasında kaydedilen en kısa zaman aralığı oldu. Genellikle üç ayda bir tekrar eden bu baskınların bir hafta içinde iki kez gerçekleşmesi, özellikle Trump’ın Knesset’te yaptığı konuşmanın ve Şarm el-Şeyh’te savaşın sona ermesine dair anlaşmanın imzalanmasının hemen ertesi günü olması itibarıyla siyasi bir anlam taşıyor. İsrail içindeki bu anlaşmaya yönelik en büyük muhalefet beklendiği gibi Ben-Gvir ve ezeli müttefiki Smotrich’ten gelmişti.

2) İşgalci İsrail polisinden bir ekip, dün öğle namazı sırasında Beyt Hanina’daki Hicret Camii’ne ayakkabılarla girdi, cemaatin namazını böldü, kimliklerini istedi ve ardından ezan sesi ve öncesindeki Kur’an tilaveti yüksek sesle verildiği gerekçesiyle müezzine 1.500 dolar ceza kesti. Bu sabah itibarıyla benzer cezaların Kudüs’te yalnızca bu camiye değil, başka camilere de kesildiği ortaya çıktı.

2013’ten bu yana İsrail parlamentosu ve hükümeti ezan sesinin kısılması, yasaklanması ve kamusal alandan silinmesi yönünde yasalar görüşüyor. Çünkü ezan, Kudüs’teki Arap-İslam kimliğinin sürekli bir hatırlatıcısı olarak görülüyor ve bu da Yahudi yerleşimcilerin Filistin mahallelerine yakın bölgelerde yaşamaktan uzak durmasının başlıca nedenlerinden biri sayılıyor.

3) İsrail polisi, Silvan’daki Ra’s el-Amud Camii’ne bir devriye gönderdi. Devriye, camide düzenlenen tecvid kursuna katılan tüm kadınların kimliklerini kontrol etti.

Camilerin, ezanın ve Aksa’nın tekrar tekrar hedef alınması, Ben-Gvir’in elinin Kudüs ve Aksa’nın Yahudileştirilmesinde serbest bırakıldığını ve bunun, anlaşmayı sessizce kabul etmesinin bedeli olduğunu göstermek istemesinden kaynaklanıyor olabilir.

Bu mesaj doğru olsun ya da olmasın sadece siyasi bir manevra da olsa bu durum Siyonist sömürgeci zihniyet ve öncelikleriyle uyumludur. Kudüs, 2017 yılında Trump ve sağcı Siyonist hükümetin attığı adımlarla girdiği fırtınanın merkezinde kalmaya devam ediyor. Bu da, şehrin kimliğini koruma ve Mescid-i Aksa’nın Yahudileştirilmesine karşı durma mücadelesini önümüzdeki dönemde daha da acil ve hayati hale getiriyor.

 

Bu yazı Kudüs Araştırmaları Uzmanı Ziyad Ibhais tarafından yazılmıştır, çevirisi Kudüs’te Bugün ekibine aittir.