Mescid-i Aksa’da, Bab’ür Rahme Mescidi’nde 2000 – 2002 yılları arasında iki yıl boyunca İslami Miras Komitesinde görev yaptım. İlk başladığım dönemde Bab’ür Rahme’nin hizmet departmanında görevliydim. Ardından 2000 yılı eylül ayının sonlarında Aksa İntifadası başladığında Mescid-i Aksa’da medya sorumlusu, halkla ilişkiler ve rehber olarak görevlendirildim.
O dönemde Mescid-i Aksa’daki çalışmalarım farklı birçok kademeden oluşuyordu. Aksa İntifadası olaylarının ilk günlerinde Mescid-i Aksa’da yaşanan tüm gelişmeleri dünya çapında birçok uzman, medya kurum ve kuruluşlarına derleyip göndermem gerekiyordu. Mescid-i Aksa’da ve Kudüs’ün farklı mahallelerinde neredeyse her gün yaşanan tüm saldırıları ve çatışmaları kaydediyor ve bunları farklı ülkelerdeki haber ve medya kanallarına e-posta aracılığıyla ulaştırıyordum. Haberlerin sonuna eklediğim imza ise Mescid-i Aksa imzası oluyordu.
Diğer önemli görevim, İslami Miras Komitesinin talebiyle Filistin’den yahut yurtdışından Mescid-i Aksa’yı ziyarete gelen heyetleri karşılamak ve Mescid-i Aksa’da onlara rehberlik etmekti. Bu görevde yürüttüğüm önemli işlerden biri “Hazineyi Bul” adlı programı uygulamaktı. Bu programı Bab’ür Rahme’de Mescid-i Aksa’yı ziyarete gelen ilkokul öğrencilerine özel olarak hazırlamıştık. Program, öğrencilere mescitte dolaşmalarına imkân tanıyarak mescidi ve içindeki yapıları tanımalarına olanak sağlıyor ve onlar ipuçlarıyla mescitte dolaşırken oyunun sonunda Mescid-i Aksa’nın bahçesindeki bir zeytin ağacının altında tatlı ve hediyelerle dolu hazineye ulaşıyorlardı.
Yine o süreçte yaptığım işlerden biri mesaimin bitmesine yakın o dönemin sosyal medya platformları yerine geçen sohbet odaları ve çevrimiçi forumlara vakit ayırıp Mescid-i Aksa’da olanları paylaşmak ve mümkün olan her yerde bu bilinci yaymaktı.
Bir başka hatıram ise el-Aksa Online adında kurduğumuz bir elektronik web sitesiydi. Bu siteyi tanıtmak için “Dünyada Mescid-i Aksa’dan canlı yayın yapan tek web sitesi” sloganını kullanıyorduk. Sitede Mescid-i Aksa hakkında bilgilendirici bölümler, mescit ve Kudüs’le alakalı günlük haberleri paylaşıyorduk. Sitenin sunduğu ve kullanıcılar arasında en yaygın şekilde kullanılan hizmet ise “Sana Dua Ediyoruz” hizmetiydi. Bu hizmetle kullanıcı sayfaya girip Mescid-i Aksa’da ona özel etmemizi istediği duayı yazdığı bir form dolduruyordu. Ben de çalışma saatlerim içinde bir saatimi bu duaları okumaya ayırıyordum. Hatta bazı dualar Mescid-i Aksa’nın bereketine nail olmayı dileyerek sayfalarca uzunluğa varıyordu. Duaları bitirdiğimde siteye girip kullanıcıları Kudüs’teki kardeşlerinin yolladıkları duaları onlar adına Mescid-i Aksa’da okuduğunu bildiren bir tuşa basıyordum. Böylece duanın sahibi hem güvende hissediyor hem de Mescid-i Aksa ile daha güçlü bir bağ kurabiliyordu. Sitede ayrıca bir de çevrimiçi bir form bulunuyordu. Bu sayede Mescid-i Aksa’yı çok sevip forumu devamlı takip eden, daha sonraları en yakın arkadaşlarımdan olacak değerli birçok insanla tanışmıştım.
Bab’ür Rahme’ye dair en değerli anılarımdan bir diğeri ikindi namazı öncesinde Bab’ür Rahme’de tek başıma kaldığım güne aitti. Bab’ür Rahme’nin doğu duvarında (aynı zamanda Kudüs’ün de suru) şiddetli bir ses duydum. Bab’ür Rahme’nin çatısına çıkarak ne olup bittiğini görmek istemiştim. Mescidin dışına çıktığımda yolda yakın arkadaşlarımdan birini gördüm ve ona da duyduğum bu sesi dinlettim. Birlikte mescidin çatısına çıktık ve surun dışında bitişik halde bulunan Bab’ür Rahme Mezarlığını kontrol ettik. Mezarlıkta bir siyonist yerleşimcinin elinde tuttuğu bir aletle surun duvarına vurduğunu gördük. İsrail polis devriyesi mezarlığın dış kapısında korumalık yaparken bir başkasının da yerleşimcinin işini tamamlaması için etrafı kolaçan ettiğini gördük. Arkadaşım kendini tutamayıp yerleşimciye bağırıp tehditler savurdu ve yerleşimci bizi fark edince koşarak bölgeden uzaklaştı.
Olayın ardından hemen komite yönetimine bir rapor sundum. Ertesi sabah bazı arkadaşlarım Bab’ür Rahme Mezarlığında olayın yaşandığı noktaya gittiler ancak net bir şey görmediler. Mescid-i Aksa’da öğle namazını kıldıktan sonra ben de bazı arkadaşlarımla birlikte olayın olduğu yere gittik. Osmanlı döneminde Mevlevi Hazretleri’nin Mezarı olarak bilinen ve Bab’ür Rahme’ye dışarıdan bitişik bir toplu mezarın üzerinde bir demir parçası gözüme ilişti. Demiri kaldırdığımda yerleşimcinin bulunduğu yerde, kabrin tam üzerinde bir delik olduğunu gördüm. İdareye durumu bildirdim ve bu haber Kudüs’te hemen yayıldı. Vakıflar Dairesinden bir heyet gelerek konuyu incelemeye aldılar. İki gün sonra Yeşil Hat sınırlarında kalan Umm el-Fahm şehrinde yayınlanan Savt’ul Hak ve’l Hurriyye Gazetesi’nin ilk sayfasında haber yayınlandı. Daha sonra bu olayın, esasında İsrail’in Mevlevi Hazretleri’nin kabrinden başlayarak Bab’ür Rahme’nin altında yeni bir kazı yapmaya çalıştığı gerçeği ortaya çıktı. Hamd olsun ki olay gün yüzüne çıktığı için İsrail’in planları suya düştü.
Bu anılar, kalbimde çok ayrı bir yere sahip olan Bab’ür Rahme Mescidi’nde çalıştığım döneme ait unutamadığım anılardan yalnızca biri. Rabbimden beni tekrardan oraya kavuşturmasını, içinde namaz kılabilmemi ve orayı koruyup kollamayı bana tekrardan nasip etmesini dilerim. Âmin.
Bu yazı Dr. Abdullah Marouf tarafından Kudüs’te Bugün için kaleme alınmıştır. Çevirisi de Kudüs’te Bugün ekibine aittir. Yazının Arapçasını da aşağıda okuyabilirsiniz
ذكريات باب الرحمة
عملت في لجنة التراث الإسلامي في باب الرحمة بالمسجد الأقصى المبارك عامين، ما بين 2000 حتى 2002، وكانت بداية عملي في ذلك الوقت في قسم الخدمات في الباب، ثم بعد أن بدأت انتفاضة الأقصى في نهاية شهر 9 عام 2000 تم تكليفي بمهمة العمل مسؤولاً للإعلام والعلاقات العامة والإرشاد الأثري في المسجد الأقصى
وكان عملي يتكون في ذلك الوقت يتكون من عدة مستويات، ففي بداية أحداث انتفاضة الأقصى كان عملي يستلزم أن أرسل كافة أخبار المسجد الأقصى المبارك إلى مؤسسات إعلامية ومختصة كثيرةٍ حول العالم، حيث كنت أجهز الأخبار حول كل ما يجري في المسجد الأقصى من اعتداءات ومواجهات شبه يومية في بداية الانتفاضة وفي مختلف أحياء القدس كذلك، ثم أرسلها إلى مؤسسات إخبارية وإعلامية في دولٍ مختلفةٍ حول العالم بالبريد الإلكتروني، وكان الإمضاء في نهاية الأخبار هو (المسجد الأقصى المبارك)
وكذلك كان من أحد أهم الوظائف التي كنت مسؤولاً عنها استقبال بعض الوفود التي كانت تزور المسجد الأقصى سواء من داخل فلسطين أو خارجها بطلبٍ من إدارة لجنة التراث الإسلامي، وكنت أصطحبهم في جولاتٍ داخل المسجد الأقصى المبارك، وكان من الأمور المميزة في هذا المجال تنفيذ برنامجٍ بعنوان (ابحث عن الكنز) جهزناه في باب الرحمة خصيصاً لطلبة المدارس الذين كانوا يزورون المسجد الأقصى، وكان البرنامج تفاعلياً يجعل الأطفال يتجولون في المسجد ويتعرفون عليه وعلى معالمه الكبرى وهم يبحثون عن دلائل مهمة توصلهم في النهاية إلى كنزٍ من الحلويات والهدايا تحت إحدى أشجار الزيتون في المسجد الأقصى المبارك
وأذكر أن من بين الوظائف التي كانت مطلوبةً مني في ذلك الوقت – خاصةً في نهاية داومي عصراً – تخصيص ساعةٍ للدخول إلى غرف الدردشة والمنتديات الإلكترونية التي كانت في ذلك الوقت تقوم مقام ما يسمى اليوم “وسائل التواصل الاجتماعي”، لنقل ما يجري في المسجد الأقصى ونشر الوعي حوله في كل مكان
من بين ذكرياتي في ذلك الوقت عندما أسسنا وجهزنا موقعاً إلكترونياً باسم (الأقصى أون لاين)، وكان شعار هذا الموقع المتميز: (الموقعُ الوحيد في العالَم الذي يُبَثُّ مِن داخل المسجد الأقصى المبارك)، وكان يحتوي على عدد كبير من الصفحات المتخصصة في التعريف بالمسجد الأقصى وأخباره وأخبار القدس اليومية، وبعض الخدمات المهمة التي كان أكثرها شيوعاً بين المستخدمين خدمة اسمها: (نحن ندعو لك)، حيث كان بإمكان المستخدم أن يدخل إلى صفحةٍ خاصةٍ ويملأ نموذجاً يحتوي الدعاء الذي يرغب فيه كي ندعوَ له بهِ داخل المسجد الأقصى المبارك، وكنت أخصص ساعةً كاملةً من وقتِ عملي للدعاء للمستخدمين الذين كان بعضهم يرسل أدعيةً طويلةً تصل أحياناً إلى عدة صفحات رجاءَ بركةِ المسجد الأقصى المبارك.. وبعد الانتهاء من ذلك كنت أضغط زراً يرسل رسالةً تبشر المستخدمين أن إخوانهم في القدس قد دعوا لهم بما طلبوا داخل المسجد الأقصى المبارك حتى يطمئن الشخص ويُسَرَّ بذلك ويشعرَ بالارتباط بالمسجد الأقصى المبارك بشكلٍ أقوى
كما كان الموقع يحتوي على منتدى إلكتروني، تعرفت من خلاله على بعض أعز أصدقائي لاحقاً من الذين كانوا يتابعون المنتدى ويحبون المسجد الأقصى المبارك بحمد الله
من أهم ذكرياتي في باب الرحمة ذلك اليوم الذي كنتُ فيه وحدي قبيل العصر في باب الرحمة، فسمعت طرقاً شديداً على جدار باب الرحمة الشرقي (وهو جزء من سور القدس)، فخفت كثيراً من ذلك الطرق الشديد، وأردتُ الصعود إلى أعلى باب الرحمة للتأكد من الأمر، ولقيتُ في طريقي خارج الباب صديقاً عزيزاً، فأدخلته إلى باب الرحمة وسمع معي الطرق، فصعدنا معاً إلى أعلى باب الرحمة وأشرفنا من فوقهِ على مقبرة باب الرحمة الملاصقة للسور من الخارج، فإذا بنا نرى مستوطناً صهيونياً بيده شيء يضرب به السور بعنف، وكانت دوريةُ للشرطة الإسرائيلية تقف خارج مقبرة باب الرحمة وتغلق باب المقبرة، بينما وقف شخصٌ آخر يراقب الأوضاع لأجل هذا المستوطن في الناحية الأخرى.. فلم يتمالك صديقي نفسه وصرخ في المستوطن وهدده، ففر ذلك المستوطن هارباً..!
في ذلك اليوم قدمت تقريراً فوراً لإدارة اللجنة حول ما حدث، وفي صباح اليوم التالي ذهب بعض الأصدقاء إلى المكان في مقبرة باب الرحمة لفحص الموقع فلم يجدوا شيئاً واضحاً، وبعد أن صليت الظهر في المسجد الأقصى خرجت بنفسي مع بعض الأصدقاء لفحص الموضوع، فلفت نظري وجود قطعةٍ حديديةٍ فوق قبرٍ جماعي ملاصقٍ لباب الرحمة من الخارج يُعرَفُ باسم (قبر السادة المولوية) من العصر العثماني، فلما رفعتُ تلك القطعة الحديدية وإذا بفتحةٍ في القبر من الأعلى في المكان الذي كان فيه ذلك المستوطن، فأبلغت الإدارة بالأمر، وانتشر الخبر في القدس، وجاء وفد من دائرة الأوقاف الإسلامية لفحص الموضوع، وبعد يومين نشر خبر في الصفحة الأولى لصحيفة (صوت الحق والحرية) التي كانت تصدر في مدينة أم الفحم داخل الخط الأخضر حول الموضوع، وتم تأكيد أن هذه كانت محاولةً إسرائيليةً لبدء حفريةٍ جديدةٍ تحت باب الرحمة انطلاقاً من قبر السادة المولوية، ولما كشفنا الموضوع تم إغلاق الفتحة وفشلت المحاولة الإسرائيلية بحمد الله رب العالمين
هذه تعتبر واحدةً من أكثر الذكريات التي لا أنساها في عملي في باب الرحمة العزيزِ على قلبي، وأسأل الله تعالى أن يكرمني بدخولهِ مرةً أخرى والصلاةِ فيه وحفظه وحمايته.. اللهم آمين