Tufan, Mescid-i Aksa’yı farkındalığın ön saflarına taşıdı.” Kudüs Uzmanı Ziyad Ibhais “Felesteen Online” sitesine yaptığı röportajda Aksa Tufanı’nın Filistin, Arap ve Müslüman toplumların bilincinde Mescid-i Aksa’nın yerini ön saflara taşıdığını ve Mescid-i Aksa’nın hak mücadelenin değiştirilemez ve yok edilemez başlığı olduğunu zihinlere kazıdığını belirtti. Ubeyhis: “Bugün Aksa mücadelesi insanlığa ulaştırdığımız ebedi mesajı somutlaştırmıştır. Hak, her daim muzaffer gelecektir. Bu mücadele, ümmetin tanıklığını yenilemektedir ve Aksa Tufanı’nın en büyük başarısıdır.”
Ubeyhis röportajında bugün Mescid-i Aksa’nın karşı karşıya olduğu en temel tehlikenin mescidi ortadan kaldırıp yerine bir tapınak inşasını hedefleyen dini işgal olduğu uyarılarında bulundu. Bu hedefin bir parçası olarak Mescid-i Aksa’nın Müslümanlara ait bir mukaddes olduğu algısından arındırılıp ortak bir mabed haline getirilmesini kapsayan kademeli stratejilere değindi.
Ayrıca işgal devletinin Müslümanlara ait mekanların dini kimliğini değiştirmek için insanların vicdanına hitap edecek kılıflarla hareket ettiklerini belirtti. Buna bir örnek olarak Burak Meydanı ve İbrahim Mescidi’nde özel ihtiyaç sahibi insanların kullanımına ayrılacak asansör projesini ele aldı. Ancak insani dürtülerle ortaya atılmış imajı veren asansör projesinin hiç de göründüğü gibi olmadığı bilakis, projenin içinde kapalı çarşı ve etkinlik salonlarını barındıracak mahiyette geniş bir proje olduğunu anlattı. Projenin asıl hedefinin ise Aksa’nın batı tarafında kapsamlı bir imar değişikliğine gidilmesi, Burak Duvarı’nda bulunan ve baskına katılan yerleşimcilerin sayısının arttırılması olduğunu belirtti.
Kudüs Uzmanı Ziyad Ibhais ile yaptığımız röportajın tam metni:
- İşgal devletinin Mescid-i Aksa’da teleferik ve asansör inşa edeceğine dair söylentiler var. Bu planlar hayata geçirildi mi?
Asansör projesi Burak Meydanı’nı hemen yakınında bulunan Meğaribe ve eş-Şeref Mahallesi’nin enkazları üzerine kurulan Yahudi Mahallesi ile birleştirmek amacıyla ortaya atılmış bir projedir. Meğaribe Tepesi’nin yıkılmasıyla oluşturulan Burak Meydanı’nın bugün bölgenin batısında oluşturulmuş Yahudi yerleşkeleriyle hiçbir ilişkisi yoktur. Şehrin güney suru üzerindeki Meğaribe Kapısı bölgenin tek girişi mahiyetindeydi. Kudüs’ün Yahudileştirilmesi projelerinin ilerlemesiyle ortaya atılan 2007 Eski Kudüs Vizyonu, Yahudilerin yasa dışı yerleşerek oluşturdukları Yahudi mahallesinin Burak Meydanı ile birleştirilmesini ana hedefleri olarak belirlemişti. Hemen ardından bölgede geniş taş merdiven inşası ve kazı çalışmalarına başlandı. 2010 yılında bölge yakınında asansör inşası fikri gündeme geldi. Planlama ve onay alma süreci yedi yıl sürdü ve projenin temel kazı çalışmaları 2017’de başlatıldı. İşgal devleti 22 Eylül 2024’te İslam tarihine ait eserlerin çoğunu yıktığı keşif kazılarının bittiğini ve inşa aşamasının başladığını duyurdu. Bu da özetle, projenin zaten yedi yıldır uygulandığını ve bugün kazı bölgesinde yürütülen eser keşif aşamasından inşa aşamasına geçildiğini gösterir.
- Yahudileştirme planının içeriği nedir?
İşgal devleti Müslümanların kutsal mekanlarının dini kimliğini değiştirmeye yönelik pek çok projeyi vicdani bir mesele kılığına sokarak hayata geçirmeye çalışıyor. Örneğin, Burak ve İbrahim mescitleri meydanına asansör inşası projesinin özel gereksinimleri olan kimseler için yapıldığını ileri sürmüştü. Ancak işin aslında proje yalnızca bir asansör inşasıyla kalmıyor; 26 metre yüksekliğinde, 65 metre uzunluğunda bir yaya tüneli ve her biri yaklaşık 30 kişi kapasiteli iki asansör kabini ile entegre bir Yahudileştirme istasyonu olması planlanıyordu. Tünel içinde kapalı bir çarşı ve daha ileri zamanlarda inşası planlanan sergiler de yer alıyor.
Sonuç olarak asansör projesi Mescid-i Aksa’nın batı tarafının tamamen imar değişikliğine gitmesine, Burak Meydanı’na gelen Yahudilerin ve özellikle de son durağı işgal devletinin baskınları arttırmak için inşa ettiği Meğaribe köprüsünün karşısına denk geleceği için Mescid-i Aksa baskınlarına katılanların sayısının artmasına neden olacaktır.
- Bugün Mescid-i Aksa’yı bekleyen tehlikeler nedir?
Bugün Mescid-i Aksa’nın karşı karşıya olduğu en temel tehlike dini işgal tehlikesidir. Dini işgal, Mescid-i Aksa’nın yıkılıp yerine sur boyunca tapınak inşa edilmesini hedefler. Bu hedefe ulaşmak için kademeli bir strateji benimsenmiştir. Mescid-i Aksa’nın kimliğinin değiştirilmesine zemin hazırlamak için öncelikle onun yalnızca İslami bir mukaddes değil bilakis ortak bir mabed olduğunu belirten bölünme ilkesiyle hareket edilmiştir.
- İşgal devleti bunu gerçekleştirmek için neler yapıyor?
Bölünme stratejisi zamansal bölünme, mekansal bölünme ve tapınağın manevi inşası şeklinde şimdiye kadar üç boyut kazanmıştır. Zamansal bölünme, işgal polisinin Aksa’daki varlığını Siyonist radikallerin baskınlarını kolaylaştırmak, Müslümanlar ve murabıtların hareketlerini ve mescide girişlerini engellemek için fırsat bilmelerine denir.
2003 yılında yerleşimci baskınları teker teker olacak şekilde başlamış, 2006’da baskınlar 15-20 kişilik gruplar haline dönüşmüş ve 2008’de sabah 07.00 – 10.30 ve öğlen 13.30 – 14.30 arası belirli zamanlarla sınırlandırılmıştı. Ardından kademeli olarak bu saatlerin arttırılmasına, 2012 ve 2013 yıllarında iki yasa tasarısı ile bayramlar ve namaz vakitlerinde eşitlik fikri gündeme gelmiştir. Bu adımı 2008 ila 2013 yılları arasında mescidin güneybatı avlusunu ve ribatı durdurmayı hedef alan mekansal bölünme projesi izledi. Akabinde odak noktalarını Aksa’nın doğu avlusuna, yani Bab’ür Rahme Mescidi’nin bulunduğu noktaya kaydırdılar ancak her ne kadar günümüzde doğu tarafının ele geçirilmesi konuşulsa da proje 2019’da başarısızlıkla sonuçlandı.
Bugün Siyonistlerin çabalarının odak noktasını oluşturan bölünme projesinin en çok öne çıktığı fikir, tapınağın manevi inşasıdır. Aksa’nın her karışı İslamiyetin izini taşımasına rağmen mescid içinde sanki bir sinangogta hareket edercesine tüm Talmudik ritüelleri gerçekleştirerek bu fikri yaşatmaya çalışıyorlar. Bu durum, yerleşimcilerin mescidin doğu avlusunda yoğunlaşmalarına neden olmuş ve sanki bu bölge ilan edilmemiş bir sinagogmuşçasına davranmaya başlamışlardır.
Bugün gelinen noktada ise yerleşimciler doğu bölgesinde Talmudik ritüelleri bir yıl boyunca beş gün aralıksız gerçekleştiriyorlar. Ben Gvir’i Aksa’da bir sinagog inşa edilmesi gerektiği açıklamasına iten ve Aksa’nın doğusunda bugün varlığı dayatılan açık sinagogu kapalı bir sinagoga dönüştürme isteğini açıkça belirtmesine neden olan durum budur.
- İşgal devletinin politikaları ve prosedürleri Mescid-i Aksa’dan onu savunanları uzaklaştırmada başarılı oldu mu?
Mescid-i Aksa müdafaasında ön safta yer alan murabıtlar ile genel olarak Mescid-i Aksa’yı savunanlar ve savaşa girenleri ayırmak gerekir. İlk gruba baktığımızda üzerlerindeki kısıtlamaların onların beslendiği kaynağı kuruttuğunu (murabıtların sayılarını azalttığını) görüyoruz. İkinci grubun ise Gazze’de, Lübnan’ın güneyinde ve Batı Şeria’da milyonları kapsar şekilde cephelerini genişlettiğini görüyoruz. İşte Aksa Tufanı’nın denklemde dayatabildiği en büyük değişikliklerden biri budur.
- Mescid-i Aksa savunmasında Kudüs, Batı Şeria ve 48 Toprakları’ndaki insanların karşılaştıkları problemler nedir?
Hiç şüphesiz Kudüs, Batı Şeria ve 48 Toprakları’ndaki halkımız Aksa savunması ribatında yeni bir zorlukla karşı karşıyadır. Tarihsel tecrübenin de ispatıyla her ne kadar sorumluluk bir merkezden diğerine devamlı aktarılsa da Mescid-i Aksa’dan asla kaybolmadığı bir gerçektir. Ancak bugün Aksa uğruna savaşa girenler dairesinin devamlı genişlediği bir yol daha bulunmaktadır. Bu daire yalnızca Filistin halkını değil tüm İslam alemini hareketlendiren asıl başlık olmalıdır.
- İşgal devletinin Aksa’da gerçekleştirdikleri hak ihlallerini ifşa etme konusunda İslami Vakıflar üzerlerine düşeni yapıyorlar mı?
Maalesef işgal devleti Kudüs’teki Ürdün Vakıflar Dairesinin rolünü büyük ölçüde geri plana atmayı başardı. Vakıfları Mescid-i Aksa’nın tamamından sorumlu bir kurumdan yalnızca içindeki “Müslümanlardan” sorumlu bir yapıya dönüştürdü. Aksa’ya ilişkin hayati öneme sahip kararların çoğunluğunu işgal kuvvetleri alıp bunları kaba kuvvetle dayatırken Vakıflar itikâfın engellenmesi ve Bab’ür Rahme’nin uzun süre kapalı kalması gibi olaylarda ya işgal devletine örtülü bir cevap verdi ya da ilkel duruş gösterdi. Bugün Vakıflar üzerinde bu tür geri adım atmaları hususundaki baskı arttırılmalı, işgal devletinin vakıfları ikinci plana atmasını önlemek ve Aksa’daki varlığını korumak için eldeki tüm imkânlarla desteklenmelidir.
- Mescid-i Aksa müdafaasını arttırmak için Filistinlilerden beklenen nedir?
Kırk yıl içerisinde Mescid-i Aksa Filistin devrimlerinin ana başlığı haline geldi. Modern tarihinde Mescid-i Aksa’nın merkezi oluşturduğu yaklaşık on ayaklanma, İntifada ve büyük savaş geçirdi. 2000 Aksa İntifadası, Filistin bilincini baltalama; bencil çıkarlara, sosyal mühendisliğe, askeri gözetime ve yönetimin güvenlik aygıtına dayalı bir ekonomik barışın tesisinden sonra Mescid-i Aksa güç unsurlarını ve Filistin direnişini geri kazandıran temel nedendi.
2013’te Kudüs’te başlayan genç halk hareketlenmesinden başlayarak 2014 Ramazan Ayaklanması, ardından 2015’te bireysel operasyonların tekrardan ivme kazanması, 2017’de Esbat Kapısı olaylarında zirveye varması, Gazze direnişi ve 48 Toprakları’nın dahil olduğu 2021 Kudüs Kılıcı Savaşına kadar varmıştır. Günümüzün en önemli gelişmelerinden biri Kudüs Kılıcı Savaşı ardından Batı Şeria’daki Cenin, Nur Şems, Tulkerim, Faria, Tubas kampı gibi yerel birçok direniş hareketinin ayaklanması olmuştur. Ancak bu savaş sonrası yeni bir durum oluşturmuş olsa da başladığı tarih 9 Haziran 2021’den sonra daha geniş bir alana yayılamadı. Zannımca bugün Batı Şeria direnişine yönelik son dönemde yaşanan tüm saldırılara rağmen, Batı Şeria’daki halkın ayaklanması, direnişe adam gücü ve maddi yetenekler kazandırılması ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınması direniş biçimlerinin yenilenmesi için yeterlidir.
- Aksa Tufanı’nın birinci yıl dönümündeyiz, Tufan Aksa için neleri başardı?
Aksa Tufanı’nın gerçekleştirdiği en önemli şey Mescid-i Aksa’nın konumunu Filistin, Arap ve Müslümanlar bilincinde ilk sıraya yerleştirmesi ve hak mücadelenin başlığı haline getirmesi olmuştur. Bizler, ilkeler ve değerler ümmetiyiz. Batı sömürgesi para, asker, demir ve ateşle donanmış kaba kuvvetlerin saldırısından ibarettir. Bugün Mescid-i Aksa savaşı, hakikatin onun üstünde ve ötesinde olduğu, hakikatin mutlak olduğu, kuvvet ve maddenin ona tabi olduğu yönünde insanlığa sunduğumuz ebedi mesajımızı somutlaştırmaktadır. Aksa savaşı bugün ümmetin ve ümmetin insanlığa sunduğu mesajın tanıklarını da yenilemektedir. Aksa Tufanı’nda yaşanan o büyük geçiş budur.
İşgal, Aksa Tufanı öncesi ve sonrasında önümüzdeki tek çözüm olarak topyekün tasfiye ile karşılık vermeye devam etmişti. Tasfiye listesinin başını Aksa’nın kimliğinin değiştirilmesi çektiği için bu konuyu devamlı saldırılarının başlığı haline getirdi. Bu şekilde Aksa varoluş mücadelesinin başlığı olarak Gazze’de soykırım, Batı Şeria’da tehcir projeleri, diasporada geri dönüş hakkının lağvedilmesi, Arap rejimlerini Siyonist hegemonyanın bir parçası kılınması ve Aksa’da dini kimliğinin yok edilme çabaları şeklinde gösterdi.
Aksa Tufanı, tasfiyenin gerçekleşmeyeceğini, özgürlük ve ayaklanma çağının tasfiye sanrılarının ortasında başladığını gösterdi. Geçen zamana, ödenen büyük bedellere, yapılan fedakârlıklara rağmen bu gerçeği dayatmayı başardı. Aksa Tufanı bir son değil, başlangıçtır. Özgürlük ve Siyonizmin gerileme aşamasının başlangıcıdır. Zira bugün yaşanan tüm bu Siyonist barbarlık yalnızca bu gerçeği inkâr ettikleri içindir.
- Mescid-i Aksa müdafaasındaki Filistinlilerin duruşunu güçlendirmek için Müslümanlar ve Araplardan beklenen nedir?
Aksa nasıl ki Filistinlilerin devriminin başlığı haline geldiyse bugün ümmetin de bilinç kıblesi olmalı, enerjisini ve gücünü bulunduğu yerden tüm imkânlarını Aksa savaşına katılmak için kullanmalıdır. Eğer bu gerçekleşirse, savaşın gerçeklerini ve güç dengelerini tepe taklak eder. Hiç şüphesiz ümmetin seçkin kimseleri ve ulemaları da bugün bunu nasıl gerçekleştireceklerine, yıllar süren iç savaş ve çatışmalardan sonra toplumda birlik oluşturmak için Aksa’yı nasıl dönüştüreceklerine dair bir sınav vermektedir.
- Mescid-i Aksa’nın Siyonist güçlerin haritasındaki yeri nedir?
Mescid-i Aksa, Dini Siyonistlere göre tasfiyenin başlangıcıdır. Aksa’nın kimliğinin yok edilip tapınağa dönüştürülmesini tasfiye savaşının en zor adımı olarak görmektedirler. Aynı zamanda bu adımın başarılması, diğer adımların da başarılmasını kesin kılmaktadır. Bu nedenle tüm çabalarını topyekün tasfiyenin kapısı olarak gördükleri Aksa’nın kimliğine yoğunlaştırdılar.
Dini Siyonizm ve müttefiki Amerika Birleşik Devletleri Evanjelik Hıristiyan Siyonizmi, Mescid-i Aksa’nın kimliğinin değiştirilmesini tarihin akışı ve savaşın kaderini değiştirecek, kurtarıcının gelişini hızlandıracak mucizevi ilahi müdahalenin başlangıcı olduğuna inanmaktadırlar. Kurtarıcı Mesih inancına sahip kişiler de bu görüşü benimsemektedirler. Dolayısıyla Aksa’nın kimliğinin değiştirilmesi bu savaştan galip çıkmak için zorunlu bir adımdır çünkü inanışlarına göre savaş, ilahi bir mucize olmadan kazanılmayacaktır. Mucizenin anahtarı ise Aksa’nın dini kimliğinin değiştirilmesinde yatmaktadır.
Bu röportaj Felesteen Online tarafından yayınlanmıştır, çevirisi Kudüs’te Bugün ekibine aittir