İbrani geleneğinde Hanuka Bayramı olarak bilinen Hanuka, 14 Aralık 2025 Pazar günü (bugün) gün batımından sonra başlayacak ve 22 Aralık 2025 Pazartesi günü gün batımında sona erecek. Sekiz gün süren bu bayram, Tevrat kaynaklı asli bayramlardan biri değildir. Tarihsel süreçte sonradan ihdas edilmiştir. Dini ve etnik kimliğin iç içe geçtiği bir anlam dünyasına sahiptir.
Bayram, Filistin’de Seleukos ve ardından Roma yönetimine karşı gerçekleştirilen Yahudi isyanlarını anmaktadır. Bu nedenle Tevrat anlatısında merkezi ibadetlerin mabette yapılmasını gerektiren hac bayramları arasında yer almaz. Ayrıca bayram günlerinin tamamı sıradan günler kabul edilir ve oruçla ilişkilendirilmez.
Son yıllarda Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallerde öncü rol üstlenen Tapınak Grupları, Hanuka’nın statüsünü yükseltmeye ve Mabed efsanesiyle yeniden ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Bu çaba, Tevrat kaynaklı büyük bayramlar arasındaki yaklaşık altı aylık boşlukta Mescid-i Aksa’ya yönelik yeni bir baskın dönemi oluşturmayı amaçlamaktadır. Bu boşluk, genellikle Ekim ayına denk gelen Sukot Bayramı ile ertesi yıl Nisan ayında kutlanan Pesah Bayramı arasındadır. Aynı nedenle, Yahudi takviminde tali bir konuma sahip olan Purim Bayramı da öne çıkarılmaya çalışılmaktadır. Purim Bayramı Pers hakimiyeti altındaki Yahudilere ilişkin görece geç dönem bir efsaneye dayanmaktadır ve çoğunlukla Mart ayına rastlamaktadır.
Bu iki bayramın Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlaller takvimine dahil edilmesiyle, baskın dönemleri arasındaki boşluk altı aydan üç aya indirilmektedir. Tapınak Gruplarının bu tali bayramları öne çıkarma ve Tapınak anlatısıyla ilişkilendirme çabasının temel hedefi budur.
Hanuka’nın Anlamı ve Tapınak Efsanesiyle İlişkilendirilmesi
Güncel Yahudi anlatısına göre Hanuka, Haşmonay ailesinin MÖ 164 yılında Kudüs’ü Seleukos yönetiminden ele geçirmesini anmaktadır. Büyük İskender’in ölümünden sonra kurulan imparatorluk iki ana krallığa bölünmüştür. Bunlardan biri, merkezi Mısır olan Ptolemaios Krallığıdır ve ilk dönemlerde Filistin’i yönetmiş, Helenistik kültürü dayatma konusunda görece daha ılımlı bir tutum sergilemiştir. Diğeri ise merkezi Suriye ve Anadolu olan Seleukos Krallığıdır. Seleukoslar, MÖ 194 yılında Filistin’i ele geçirmiş, Helenistik yaşam tarzını ve pagan ibadetlerini dayatmış, sünneti yasaklamış ve çeşitli ekonomik düzenlemeler uygulamıştır. Bu politikalar, Filistin’de yaşayan Yahudilerin bir bölümünün isyanına yol açmıştır.
Haşmonay ailesinin öncülüğünde gerçekleşen bu isyan etrafında çeşitli efsaneler üretilmiştir. Bunlardan biri, isyanın lideri Yehuda Makkabi’nin Mabede girdiğinde yalnızca bir gecelik yağ bulduğu, bu yağla yakılan kandilin sekiz gün boyunca sönmeden yandığı ve bu sürede yeni yağın hazırlandığı anlatısıdır. Bu olay, Mabedin yeniden takdisi mucizesi olarak yorumlanmıştır. Bu nedenle dokuz kollu bir şamdan yakma geleneği ortaya çıkmıştır. Ortadaki kol yakıcı işlevi görür, sekiz gün boyunca her gece sağdan ve soldan birer kol yakılır.
İsyanın lideri Yehuda’ya Makkabi lakabı verilmiştir. Bu lakap, İbranice Ya Rab, senin gibisi kimdir? ifadesinin baş harflerinden türetilmiştir. Zamanla Makkabi kelimesi çekiç anlamını kazanmış ve fiziksel ve askeri güç sembolü hâline gelmiştir. Günümüz Siyonist ideolojisi, güçlü ve inisiyatif sahibi asker imajını bu sembol üzerinden inşa etmektedir. Spor kulüplerinin bu adı taşıması da bu bağlamda değerlendirilmelidir.
Yehuda Makkabi’nin Kudüs’e girişi, Yahudi anlatısında Haşmonay Dönemi olarak adlandırılan sürecin başlangıcı kabul edilir. Bu dönem MÖ 164’ten MS 135’e kadar sürmüştür. Son Yahudi isyanının bastırılmasıyla Roma İmparatoru Hadrianus, Yahudileri Kudüs’ten ve Filistin’in tamamından sürmüştür. Aynı anlatılar, Yahudilerin Roma’ya karşı direniş sırasında Lut Gölü’nün batısındaki Masada Kalesi’ne sığındığını, uzun bir kuşatmanın ardından yaklaşık bin savaşçı, kadın ve çocuğun teslim olmamak için toplu intihar ettiğini iddia eder.
“Masada bir daha düşmeyecek” söylemi, Siyonist hareketin askeri ruhunu besleyen kurucu bir efsane haline gelmiştir. Bununla birlikte, bu anlatı tarihsel açıdan ciddi tartışmalara açıktır ve modern İsrail ordusunun esir düşme durumlarına ilişkin fiili uygulamalarıyla da çelişmektedir.
Hanuka’nın Güncel Önemi
Hanuka’nın günümüzdeki önemi üç temel faktöre dayanmaktadır:
Birincisi: Bayramın Batı Hristiyan dünyasında Noel ile aynı döneme denk gelmesidir. Bu durum, Avrupa ve ABD’de yaşayan Yahudiler için kültürel uyum imkanı yaratmış, şamdan yakma geleneği Noel ağacının süslenmesine benzer bir sembolik işlev kazanmıştır.
İkincisi: Siyonist ideolojinin Haşmonay dönemi, Yehuda Makkabi ve Masada gibi anlatılara atfettiği askeri ve ideolojik değerdir.
Üçüncüsü: Hanuka’nın Mabed efsanesiyle ilişkilendirilme imkanıdır. Bayram, geçmişte Mabedin geri alınması olarak yorumlanmakta ve bu anlatı, günümüzde Mescid-i Aksa’nın ortadan kaldırılması suretiyle Mabedin yeniden inşası fikrine zemin hazırlamaktadır. Tapınak Grupları ve dini Siyonist çevreler bu anlamı bilinçli biçimde inşa etmeye çalışmaktadır.
Hanuka Döneminde Mescid-i Aksa’ya Yönelik Beklenen İhlaller
Dini Siyonist çevreler ve Tapınak yanlısı gruplar, Hanuka’yı Mescid-i Aksa’ya yönelik çeşitli uygulamalarla öne çıkarmaktadır.
1. Bayramı Mescid-i Aksa üzerinde tam egemenlik iddiasının sembolik bir aşaması haline getirme çabasıdır. Bu kapsamda Ürdün Vakıflar İdaresi’nin yetkisinin sona erdirilmesi talep edilmekte ve 2022’den itibaren Makkabiler Yürüyüşü adıyla gösteriler düzenlenmeye çalışılmaktadır.
2. Mescid-i Aksa içerisinde şamdan yakma girişimleridir. Bayram kutlamalarının geceleri yapılması nedeniyle, gündüz saatlerindeki sembolik mum yakma eylemleri tercih edilmektedir. Bu tür girişimler 2021, 2023 ve 2024 yıllarında da görülmüştür.
3. Mescid-i Aksa kapıları ve çevresinin, özellikle Esbat Kapısı önündeki Gazali Meydanı ve Kattanin Kapısı çevresinin gece saatlerinde Yahudi yerleşimcilerin kutlama alanlarına dönüştürülmesidir. 2017’den itibaren işgal mahkemelerinin bu alanlarda Tevrat ritüellerine izin vermesiyle süreç giderek kurumsallaşmıştır.
4. Bayram süresince Mescid-i Aksa baskınlarına katılanların sayısının artırılmasıdır. 2022’de bu sayı 1.681 iken, 2024’te 2.567’ye ulaşmış, günlük ortalama 428 kişiye yükselmiştir.
Sonuç
Mescid-i Aksa’da süregelen bu sistematik Yahudileştirme politikaları, Filistin halkı açısından savunma mücadelesinin yeniden canlandırılmasını zorunlu kılmaktadır. Aynı zamanda Arap ve İslam dünyası için de Mescid-i Aksa meselesine etkin ve fiili biçimde dahil olma sorumluluğunu gündeme getirmektedir. Bu süreçte yalnızca izleyici konumunda kalmak veya ikincil destekle yetinmek yeterli görülmemektedir.
Bu yazı Kudüs Araştırmaları Uzmanı Ziyad Ibhais tarafından kaleme alınmıştır, çevirisi Kudüs’te Bugün ekibine aittir.