Written by Görüş

İsrailli Bakanlar ve Parlamenterler, ABD Kongresi’ne Yahudilerin Dini Hakları için Çağrıda Bulunuyor 

Birkaç gün önce İsrail’de mevcut ve eski bakanlar ile Knesset üyelerinden oluşan bir grup ABD Kongresi’nin iki kanadına (Senato ve Temsilciler Meclisi) bir mektup gönderdi. “Yahudilerin Tapınak Dağı’na Yönelik Ulusal Dini Hakkı” başlığı altındaki mektupta, “Yahudi halkının Mescid-i Aksa üzerindeki ebedi ve tartışılmaz hakkını tanıyan” bir bildiri yayınlanması için ilerleme kaydedilmesini talep ettiler. 

Mektupta imzası bulunanlar, Mescid-i Aksa’nın şu anki yerinde eskiden, 1900 ila 2500 yıl önce Babil ve Roma imparatorlukları tarafından yıkılan kendi tapınaklarının olduğunu iddia ettiler. Ayrıca egemen İsrail Devleti’nin, tüm dinlerin kutsal mekanlarına erişimini garanti altına alırken, esas yoğun uluslararası baskılar nedeniyle kutsal mekanlara özgürce girip çıkmaları engellenenlerin Yahudi halkı olduğunu iddia ettiler. 

Mektupta bu bakımdan, dünyanın önde gelen ülkesi ve İsrail’in en büyük dostu olan ABD tarafından bu hakkın resmen tanınmasının baskıların etkisiz kılınmasına yardımcı olabileceği ifade edildi. 

Mektubun alt kısmında, aralarında Likud Partisi’nden İsrail İletişim Bakanı ve Kültür ve Spor Bakanı’nın da bulunduğu 16 kişinin imzası yer aldı. İmzacılar arasında mevcut Knesset üyelerinden Yehuda Glick ve eski Knesset üyesi Moshe Feiglin’in yanı sıra Kudüs Belediye Başkan Yardımcısı Aryeh King de yer aldı. 

 

Yeni bir fiili adım 

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi İslam Tarihi Anabilim Dalı Başkanı ve Kudüs Çalışmaları alanında uzman olan Doç. Dr. Halid Üveysi, bu grupların Mescid-i Aksa’daki statükoyu değiştirme yönünde fiili adımlar atmaya çalıştıklarını ve ABD desteğinin bu değişimin sağlanması noktasında atılacak adımların temel taşını oluşturduğunu ifade ediyor. 

El Cezire Net’e konuşan Üveysi, ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk döneminde önermiş olduğu “Yüzyılın Anlaşması”nın, Mescid-i Aksa’nın tüm dinlere ait bir ibadethane olmasını öngördüğünü ve bunun işgalci İsrail için Yahudilerin Mescid-i Aksa içinde tam secde gibi ritüelleri yapmalarına izin vermesi noktasında bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor. Zira daha önce herhangi bir Yahudi ritüeli yapma girişiminde bulunanlar engellenip dışarı çıkarılıyordu. 

Üveysi’ye göre Tapınak Grupları, Trump’ın Hristiyan Siyonizmi ve kovboy politikalarıyla yeniden göreve gelmesinin ardından, Aksa’daki hedeflerine ulaşmak için mümkün olduğunca her fırsattan yararlanmaya çalışıyor. Bu hedefler, Mescid-i Aksa’nın kalıntıları üzerine bir Yahudi Tapınağı inşa etme fikri açısından Hristiyan Siyonizmi ile kesişmektedir. 

Üveysi’ye göre yeni Trump yönetimi terimleri değiştirme konusunda ileriye giderek Batı Şeria yerine “Yahudiye ve Samiriye” terimini kullanmaya başladı. Bu durum radikal grupları cesaretlendirdi ve onları, ABD Senatosu’na Yahudilerin Mescid-i Aksa üzerindeki hakkını tanıma talebiyle böyle bir dilekçe sunmaya itti. 

Üveysi, Trump yönetiminin öngörülemeyen politikalarıyla bu radikal grupların hedeflediklerinden daha fazlasını başarabileceklerini öne sürüyor. Üveysi, İsrail’in kuruluşundan beri Batı’ya kopmaz bir bağ ile bağlı olduğunu ve bölgedeki Batı’nın temsilcisi olarak tek başına karar alamayacağını, ancak radikal grupların bu denklemden çıkmaya çalıştığını da sözlerine ekledi. Ayrıca radikal gruplar ABD’den Mescid-i Aksa’ya ilişkin Yahudi hakları konusunda resmi bir tanıma kararı gelirse, diğer uluslararası baskıları bertaraf edebileceklerine inanıyorlar. Böylece, Mescid-i Aksa’nın içine sinagog inşa etme ve Üçüncü Mabet gibi şimdiye kadar başaramadıkları hayallerini gerçekleştirmeye başlayacaklarını düşünüyorlar dedi. 

 

Geçici bir hedef 

Mescid-i Aksa eski medya ve halkla ilişkiler şefi ve akademisyen Abdullah Maruf ise El Cezire Net’e yaptığı açıklamada, radikal Tapınak Gruplarının ve işgal hükûmetinin Mescid-i Aksa ve işgal altındaki topraklar üzerinde bir tür kontrole sahip olduğu izlenimi vermesine rağmen, henüz tam anlamıyla kontrolü ele geçiremediğini ve bu nedenle Mescid-i Aksa meselesi gibi son derece hassas bir konuda herhangi bir radikal adım atmak için ABD koruması arayışı içinde olduklarını ifade ediyor. 

Maruf “Radikal gruplar, Yahudilerin Mescid-i Aksa’da ibadet etme ve dua etme haklarının tanınmasının yanı sıra, Batı Şeria’nın ilhakı ve Büyük Kudüs projesinin gerçekleştirilmesi gibi hayati ve hassas konularda mevcut ABD yönetiminden koşulsuz destek görmeleri gerektiğini düşünüyorlar. Zira bu, Mescid-i Aksa’nın içerisinde bir sinagog kurulması yönündeki temel geçici hedefin gerçekleştirilmesini sağlayacaktır” ifadelerini kullandı. 

Maruf’a göre bu gruplar, ABD desteği olmadan bu hamleyi gerçekleştirmeleri halinde ortaya çıkacak sonuçlardan endişe ediyorlar. ABD desteğini uluslararası bir kılıf olarak gören gruplar, mevcut yönetimin uluslararası topluma iradesini dayatabileceğini ve bu hassas konuda İsrail’in herhangi bir hamlesine karşı yükselen uluslararası tepkileri susturacağını öngörüyorlar. 

Maruf “Radikal gruplar şu anda, Cumhuriyetçi Parti’yi ve ABD Senatosu’nun iki kanadını kontrol eden muhafazakâr Siyonist Hristiyan akımının onayını kazanmaya çalışıyor. Bu onay sayesinde Trump yönetiminden tam destek almayı hedefliyorlar. Böylece, olası uluslararası tepkileri aşabileceklerini düşünüyorlar” ifadelerini kullanıyor. 

Maruf, bu yeni adımı yorumlarken, söz konusu grupların Trump yönetiminin gücü ve vizyonunu tüm dünyaya dayatma kabiliyeti konusundaki değerlendirmelerinde büyük bir yanılgı içinde olduklarını savunuyor. Bunun en açık kanıtı olarak da, 2017 yılında Trump yönetimi Kudüs’ü işgal devletinin başkenti olarak tanıdığında, diğer ülkeleri aynısını yapmaya veya büyükelçiliklerini Tel Aviv’den Kudüs’e taşımaya ikna edememesini gösteriyor. Nitekim o dönem bu konuda çok küçük bir dizi etkisiz ülkenin bu çağrıya uymasından öteye geçilememişti. Maruf’a göre bu durum, Gazze Şeridi’nde yaşanan son olayların dünya kamuoyunda yarattığı etki ve değişimler karşısında dar görüşlülüğün ve stratejik başarısızlığın bir göstergesidir. Maruf “Bu radikal gruplar, Trump yönetiminin keyfi yaklaşımıyla, uluslararası topluma hukuken dayatamayacağı bir şeyi zorla dayatabileceğine hâlâ inanıyorlar” şeklinde konuştu. 

 

Bu yazı el– Cezire tarafından yayınlanmıştır, çevirisi Kudüs’te Bugün ekibine aittir.