Written by Görüş

7 Ekim, Nekbe’nin Yıl Dönümü Anmalarını Bitirdi mi?

7 Ekim’de başlayan kaçınılmaz savaş, Nekbe olaylarının yaşattığı yıkımı akıllara getirmiştir. Farklı koşullara sahip olmakla birlikte elim olaylara sahne olma konusunda 7 Ekim sonrası yaşananlar, Nekbe ile yarışmaktadır. Bugün yaşananları kayıt altına alma imkânı vardır, ancak bu durum Nekbe’nin gerçekleştiği dönemde pek mümkün değildi.
Filistin halkı 76 yıldır anayurtlarından sürülmelerinin yıl dönümü olan 15 Mayıs’ı hüzünle anmakta ve bugün de aynı acıyı yaşamaya devam etmektedir. Tarihe Nekbe olayları olarak geçen 15 Mayıs; Deir Yasin ve Tantura gibi katliamları gerçekleştiren ve bugün “İsrail Savunma Ordusu” olarak adlandırılan yapının izleridir. Bu yapı, Haganah ve Irgun çetelerinin gerçekleştirmiş olduğu katliamlarla oluşmuştur. 15 Mayıs, başladığı yetmiş yılı aşkın süredir mülteci kampları ve diasporadaki Filistin halkının büyük çoğunluğu için kara bir gün olma özelliğini sürdürür.
Ancak Nekbe’nın bu yıl dönümü (15 Mayıs 2024), 7 Ekim olayları ve ardından İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkına karşı yürütmüş olduğu benzeri görülmemiş yıkıcı savaş nedeniyle, mücadelenin başlangıcından bu yana ilk kez tamamen farklı koşullar altında gerçekleşmektedir. Bu durum Nekbe’nin 76. yıl dönümünü biçim ve içerik açısından önceki yıllardan farklı kılmaktadır. 15 Mayıs Nekbe (diğer adıyla Büyük Felaket); Filistin’in tarihsel mücadelesini insani ve siyasi açıdan incelemeyi mümkün kılan çok önemli bir günü temsil etmektedir.
Nekbe, İsrail’in 1948’de Filistin topraklarında kurulmasının hemen ardından gerçekleştirdiği katliamlar ve etnik soykırım operasyonlarıyla öne çıkarak, yaşanan felaketin insani boyutu ile anılmaktadır. İsrail, halihazırda devam eden savaşta tüm kuralları, yasaları çiğnemiş ve tüm kırmızı çizgileri aşmıştır. Nekbe dışında eşi benzeri olmayan ve belki de 1948’de yaşananlardan daha şiddetli ve acımasız katliamlar ve kıyımlar yaşanmıştır. Nekbe, aynı zamanda mevcut savaşın özellikle başlangıcında yaşanan olaylarla benzerlik taşımaktadır. İsrail’in savaşın başında açıkladığı Gazze Şeridi’nde yaşayanların evlerinden ve topraklarından Mısır’a sürülmesine yönelik planları unutmak mümkün değildir ki bu; Nekbe katliamında yaşananlarla birebir aynıdır.
Yedi ay önce Gazze’ye saldırı başladığında işgalci siyasiler Filistinlileri ikinci bir Nekbe ile tehdit edecek kadar ileri gittiler. Nekbe’nın yıl dönümünün anılması, bu anlamda, yaşanan olayların 15 Mayıs 1948 günüyle ne kadar alakalı olduğunun ve Filistinlilerin hafızasından silinmeyen trajedinin bir göstergesi niteliğindeydi. Olaylara şahit olanlar, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki nüfusun, 76 yıl önceki Nekbe sırasındaki yerinden edilme sahnelerine oldukça benzeyen gruplar halinde, güneye doğru göçe zorlandığı sahneleri görmezden gelemeyecektir.
Sonuç olarak 7 Ekim’de başlayan kaçınılmaz savaş, Nekbe olaylarının yaşattığı yıkımı akıllara getirmiştir. Farklı koşullara sahip olmakla birlikte elim olaylara sahne olma konusunda 7 Ekim sonrası yaşananlar, Nekbe ile yarışmaktadır. Bugün yaşananları kayıt altına alınma imkânı vardır, ancak bu durum Nekbe’nin gerçekleştiği dönemde pek mümkün değildi.
Ancak yaşananlara siyasi açıdan bakıldığında, Nekbe’nin bu yıl dönümünde hem Filistin halkının hem de İsrail işgalinin koşullarının çok farklı olduğu görülür. Bugün Filistin halkı olaya bizatihi kendi imkanlarıyla müdahil olmaktadır. Nekbe’den bu yana Filistin halkı, İsrail işgalinin görmediği ve alışık olmadığı bir şekilde direnmektedir. 7 Ekim, Filistinliler ile İsrailliler arasındaki mücadeleyi geçtiğimiz 76 yılda yaşananlardan tamamen farklı bir boyuta taşımıştır.
Filistinliler 7 Ekim’de ilk kez, uluslararası arenada ve hatta Filistin’in siyasi hafızasında sonsuza kadar yitirilmiş olduğu zannedilen 1948’de kaybettiği topraklara girmiştir. Filistinli silahlı grupların bu topraklara girişi, tüm bölgede denklemleri yeniden şekillendiren şaşırtıcı bir hamle olmuş ve Siyonist hareketi sarsmıştır. Bugün hala etkilerini görmeye devam ettiğimiz bu hamle, İsrail toplumundaki çeşitli kesimler arasında çok derin bir çatlak oluşmasına neden olmuştur. Bu çatlağın orta ve uzun vadede sonuçlarının süregelmesi ve derinleşmesi beklenmektedir.
7 Ekim’de yaşananların kabul edilmesi veya reddedilmesi konusunda bazı mecralarda halen devam eden tartışmaları bir kenara bırakacak olursak, o gün yaşananlar İsrail siyasetini sarsmıştır. O gün için gerçekten yenilmiş olan İsrail’in, yeniden yenilebileceğini göstermiştir. 1948’de birçok Filistin köyü, şehri ve kasabasında işlenen korkunç katliamlarla ilgili haberleri yaydıktan sonra gerçek bir başarı elde eden İsrailli politikacıların, savunmasız sivillere korku aşılama politikalarınınsa başarısız olduğu görülmektedir. Gazze Şeridi’nde yaşayanları kendi topraklarının dışına zorla göç ettirmeye yönelik projeler, İsrail’in terör ve aç bırakma politikasına rağmen, çok sayıda kişinin yaşadıkları yerlerde kalmakta ısrar etmesiyle karşılık bulmuştur. İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerinde gerçekleştirdiği katliamlara ilişkin haberlerin yayılmasıyla siviller, işgale meydan okuma konusunda Filistinli silahlı gruplardan önce davranmış, bu da işgale yönelik tepkilerin artmasına yol açmıştır. Bu durum, bugün, Nekbe yıllarında gördüğünden inanç ve düşünce olarak farklı bir Filistin halkıyla karşı karşıya kalan İsrail’i oldukça şaşırtmaktadır.
İsrail, 7 Ekim savaşını ilk andan itibaren kaybetmiştir. Gazze Şeridi’ndeki yıkıcı savaşına rağmen Filistinlileri geri çekilmeye zorlamayı başaramamıştır. Bu, Nekbe’nin geride kaldığını ve artık mevcut Filistin nesli için bir yük ya da psikolojik bir engel oluşturmadığını göstermektedir. Filistin halkının bugünkü tutum ve eylemleri, Nekbe’den dersini alan ve ona göre davranan bir halkın tecrübesini gözler önüne sermektedir.

Yayınlanan tüm yazılar yazarlarının görüşlerini yansıtmakta olup, TRT Arapçanın resmi görüşlerini yansıtmayabilir.

Yazar
Abdullah Maruf