Written by Görüş

Fenomen Savaşlarını Gazze Destekçileri mi Kazanıyor?

Filistin destekçileri, Filistin meselesini savunmak ve Gazze’deki savaşı durdurmak için her gün yeni yollar ve yöntemler ortaya koyarak dünyayı şaşırtmaya devam ediyor. Çünkü görüldüğü üzere Gazze Savaşı sınırları aşarak tüm dünyaya gölge düşürmüş, hem Arap hem de Batılı toplumların farklı kesimlerini aynı derecede etkilemiştir. 

İsrailli, Amerikalı ve İsrail ile ittifak içinde olan diğer ülkelerin siyasetçileri ve karar vericileri, bugün karşı karşıya kaldıkları neslin doğasını tam olarak anlayamamış gibi görünüyor. Bu nesil, yalnızca seslerini duyurmak için protesto yapmakla kalmıyor; aynı zamanda olayların gidişatını değiştirebilecek bir güçle ve daha önce görülmemiş yöntemlere sahip olarak protestolara devam ediyor. 

Herkesin gözü önce Amerikan üniversitelerinde baş gösteren ve ardından İngiltere ve Avrupa’nın prestijli diğer birçok üniversitesine sıçrayan öğrenci protestolarına takıldı. Bu süreci mezuniyet törenleri başta olmak üzere üniversitelerdeki birçok farklı direniş yöntemi izledi. Öğrenciler Gazze’deki savaşa dikkat çekmek için kimi zaman Filistin bayrağı veya orijinal sloganlar taşıyan pankartlar kaldırdılar. Kimi öğrenciler diplomalarını yırtıp attı, kimisi de protokol konuşmaları yapıldığı sırada yöneticileri protesto etmek için salondan ayrıldı. 

Tüm bunlar yaşanırken Amerikalı aktivistler, İsrail’e destek verdiğini açıkça belirten ya da Gazze’de yaşananlara karşı üç maymunu oynayan ünlülere ve sosyal medya fenomenlerine karşı dişe dokunur bir etki oluşturmak ve onların ekonomik kazançlarının önüne geçmek için harekete geçtiler.  Sosyal medyada ünlü ya da sosyal medya fenomenlerinin hesaplarını takipten çıkmak ve hatta engellemek için çeşitli kampanyalar başlattılar.   

Bu çılgın kampanya çok kısa bir sürede Arap ülkelerine de yayıldı ve aktivistler şimdiye kadar savaşa sessiz kalan, Gazze’de yaşananlar karşısında en ufak bir üzüntü emaresi göstermeyen, insanlara dayanışma çağrısında bulunmayan, İsrail’in katliamlarına sessiz kalmış ya da göstermelik bir iki açıklamada bulunmuş ünlü ya da sosyal medya fenomenlerini engellemeye başladılar. 

Engelleme kampanyası, günümüz gençlerinin yalnızca duygularıyla hareket ettikleri ve hedefsiz adımlar attıklarına dair algıları yerle bir etti.  Söylenenlerin aksine karşımızda artık ne istediğini bilen ve etrafında neler olup bittiğinin farkında olan bir gençlik bulunuyor. Bu gençler bazı siyasetçilerin düşündüğünün aksine, sahada maddi ve manevi değişimi nasıl sağlayacaklarını da oldukça iyi biliyorlar. 

  • Engelleme kampanyasının özgün özelliği sosyal medya kullanıcılarını önceki kampanyalarda olduğu gibi ünlü ve fenomenleri yalnızca takipten çıkarmaya çağırmıyor olmasıydı. Nitekim kampanya, takipten çıkmak ile engellemek arasında oldukça büyük bir maddi zararın devreye girdiğine dikkat çeken bir söylemle ve ünlü/fenomen hesapların engellenmesi üzerine kuruldu. Takipten çıkmak, reklamların algoritmasını etkilemediğinden- daha doğrusu yalnızca takipten çıkılan kişinin hesabını etkilediğinden- bu durum sosyal medyada reklamlar aracılığıyla gelir elde eden ünlü ve fenomenlerin kazançlarını daha evvel büyük oranda etkilemiyordu. 

Hesabın engellenmesi ise, ünlülerin bu platformlardaki etkileşimleri dolayısıyla reklamlardan elde ettikleri gelirleri doğrudan kısıtlıyor. Çünkü bir hesaba engel konulması, platformun o hesabın hedef kitlesiyle ilgili her unsuru ortadan kaldırmasına neden oluyor. Ayrıca bu kişinin diğer kullanıcılara “ünlü” ve “fenomen” sıfatıyla erişmesi de engellenerek gelecekte de “önerilen hesap” şeklinde öne çıkarılmasını da kısıtlama getirilmiş oluyor. 

Ünlü veya sosyal medya fenomenlerinin hesaplarının engellenmesi aynı zamanda platformun algoritmasına o ünlü/fenomenin içeriklerinin genel olarak kitle tarafından hoş karşılanmadığı ve istenmediği mesajını da veriyor. Bu durum platformun algoritmasını olumsuz şekilde etkilediğinden,  ilgili hesabın içeriklerinin yeni kitlelere ulaşmasına da set oluşturuyor. 

  • Kampanyanın ikinci ve önemli bir özelliği de, Arap ülkelerinde yayılmadan önce Batılı ünlü ve fenomenlere yönelik başlatılmış olması ve belirlenen bir hedefinin olmasıydı. Hiçbir kaosa yer bırakmadan, hangi ünlünün ne sebeple engel listesine alındığı tek tek açıklandı. Pek çok ABD’li ünlü ve fenomenin, yeni mankenleri desteklemek için bağış toplamak amacıyla katıldıkları Met Gala kutlamaları, bu kampanyanın fitilini ateşleyen son damla oldu. Engelleme kampanyası, insanlık bilincini modanın önüne koyarak insanlara kendi sorumluluklarını hatırlattı. 

Ayrıca bu kampanya yalnızca İsrail’e desteğini belirtenleri hedef almadı çünkü bu isimler zaten boykot ediliyordu. Tam aksine, kampanya İsrail destekçileri ile birlikte “Artık bu olanlar yaşanmıyormuş gibi davranamazsınız!” mesajını vermek için şimdiye kadar bir taraf belirtmemiş ya da dil ucuyla bir şeyler söylemekle yetinmiş kişileri merkezine aldı. 

Engelleme kampanyasının yarattığı etki ise oldukça büyük ve hissedilir boyutlara ulaştı. Gerek Batı ülkelerinde gerekse de Arap ülkelerinde olsun kampanyaya verilen geri dönütler de oldukça başarılıydı. Platformların yayınladıkları istatistiklerde bazı ünlülerin yalnızca bir haftada üç milyondan fazla takipçi kaybettiği görüldü. Takipçi sayısının hızla düşüş göstermesi katliamı görmezden gelen bazı isimleri mecburen açıkça tepki vermeye itti. 

Sosyal medya fenomeni olarak tanıdığımız biri, hesabında paylaştığı kısa bir videoda Gazzeli sivillerle empati yaptığını utana sıkıla paylaştı. Ancak kampanyanın hedefi olmamak için atılan bu adım, kampanyanın etkisini daha çok arttırdı ve bu tür “mahçup” paylaşımların önünü kesti. 

Bir başka örnekte ise, bir fenomen Gazze meselesini görmezden gelme nedenini aklamak için konuyla ilgili yeterli bilgisi olmadığını ve bu çatışmanın oldukça karışık bir mesele olduğunu savundu. Kimse, kendisi gibi Gazze’de yaşananların karmaşık ve belirsiz olduğunu iddia edemeyeceği için, yayınladığı bu video ile fenomen kendisini kampanyanın merkezine çekmiş oldu. Zira İsrail’in günlük olarak Gazze Şeridi’nde işlediği katliamlar ne hiç kimseye İsrail’i desteklemeye neden oluşturacak bir malzeme veriyor ne de olan biteni göz ardı etmeye imkân tanıyor. 

Dijital dünyada yaşananlar aslında gerçek dünyada yaşananların bir yansıması niteliğindedir. Özellikle bugün, dünya halklarının artık Filistin meselesindeki duruşlarında yeni bir gerçekliğin içinde olduğumuzu biliyoruz. Hiç şüphesiz gençlerin oluşturduğu bu nefret, reddetme, İsrail ve destekçilerine karşı ürettikleri özgün baskı yöntemleri yakın gelecekte meyvesini vermeye devam edecek. Bugün yaşananlar büyük oranda eskiden Güney Afrika’daki Apartheid rejimine (ayrımcı ve ırkçı politika) karşı başlatılan geniş halk direnişine benzemektedir. Her ne kadar başta hükümet şiddet uygulayarak engellemeye çalışsa da, politikacılar üzerindeki baskı zamanla artmış ve bu durum rejimin dokunulmazlığını kaldırmış ve nihayetinde Apartheid rejimi yıkılmıştır.  

Aynı durum, Amerikan hükümetinin var gücüyle Vietnam savaşını protesto edenlere karşı uyguladığı yaptırımlarda görülmüştür. Hükümetin tüm yöntemlerine rağmen, hiç bıkmadan ve usanmadan protestolara devam edenler sayesinde savaş destekçileri yıldırılmış ve nihayetinde Amerika Vietnam’dan çekilmiştir. Tarihi örneklerle de açıktır ki, İsrail’i bu durumdan müstesna kılan hiçbir neden yoktur. Yoğun baskının sürmesi ve bu baskı yöntemlerinin çeşitlendirilmesi, sonunda tüm dünyada dış politikada ve artık herkesin sırtında bir yük haline gelen Netanyahu hükümetine karşı izlenen politikalarda gerçekçi bir değişime neden olacaktır. Nitekim bu değişim, artık bir prensip meselesi olmaktan çıkmış, zaman meselesi haline gelmiştir. 

Bu makale Abdullah Maruf tarafından Al jazeera için kaleme alınmıştır. Çeviri Kudüs’te Bugün ekibine aittir.