Nedenleri ve Muhtemel Sonuçları

Yaşananlar, Mescid-i Aksa’nın önemli ve hassas noktalarında düşmeye başlayan taşlar karşısında şaşıp kalan birçok Kudüslü Müslüman için de normal değildi. Düşen taşlar Aksa’nın güney ve güneybatı bölgesinin altyapı taşlarında tehlikeli bir yapısal bozulma olduğuna işaret etmekteydi.

Bu durum, elli yıldan fazladır yerin altını üstüne getiren İsrail’in kazı ve tünel çalışmalarından bitap düşmüş mescitte eli kulağında bekleyen bir felaketin habercisiydi.

Meselenin özüne dönecek olursak kazılar, 1967’de Mescid-i Aksa’nın işgal edilmesiyle birlikte mescidin güney ve güneybatısında yürütülmeye başlandı. Kazı çalışmalarının görünürdeki hedefi; Kudüs’ün tarihini ve tarihi eserlerini araştırmaktı. Ancak ilerleyen zamanlarda İsrailli bazı arkeologların da açıkladığı gibi asıl hedef, Mescid-i Aksa’nın yerinde Tapınak’ın olduğu iddiasını destekleyecek Yahudilerin Kudüs’teki varlıklarına dair izler bulmaktı. Ancak kazılar işgal devletinin iddialarına herhangi bir zemin oluşturmakta yeterli olmadı; aksine Emevi Sarayları eserleri ve Yahudi tarihiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan diğer eserleri ortaya çıkardı. İlerleyen süreçte hedef, radikal sağ gruplar için Mescid-i Aksa’nın altında ibadet ve ayinler gerçekleştirebilecekleri bir alan inşa etme girişimine dönüştü.

Kazılar daha öncesinde Mescid-i Aksa’nın duvarlarında pek çok farklı çatlak oluşturmuştu. Bu hasarların en barizi ise 2001 yılında Mescid-i Aksa’nın güneydoğu surunda ve Mervan Mescidi olarak da bilinen güneydoğu tesviyesine bitişik bulunan alanda meydana gelen 30 metrelik göçüktür. O sıralarda bu göçük İsrail’in bölgedeki hakimiyetini güçlendirmek için restore çalışmalarını üstlenme girişimiyle Ürdün — İsrail ikili ilişkilerinde gerginliğe yol açmış; mesele işgal devletinin geri adım atması ve Ürdün’ün restorasyonu gerçekleştirmesiyle çözüme kavuşmuştu.

Ancak son günlerde Mescid-i Aksa’da yaşananlar yirmi yıl önce olanlardan farklı bir şeye işaret ediyor: Bu sefer tehdit altında olan bölge, günümüzde Kadim Aksa Mescidi’ne kadar varan Aksa’nın güneybatısıdır. Bu bölge, Aksa’nın ana mescidi kabul edilen Kıble Mescidi’nin tam orta revakının altındaki çift koridordur. Üstelik Kadim Mescid, Kıble Mescidi’nin kurşuni kubbesinin temellerinin dayandığı antik Emevi taşlarına sahiptir. Buna karşın işgal yetkilileri bu büyük sütunların Süleyman Aleyhisselam’a nispet edilen Tapınak’ın -birinci veyahut ikinci Tapınak- kalıntılarından olduğunu iddia ediyor. Dolayısıyla sütunların uğrayacağı herhangi bir hasar ya da çökmenin doğrudan Kıble Mescidi’nin -Allah esirgesin- yerle bir olmasına yol açacağı söylenebilir.

Taşların düşmeye başlaması geçtiğimiz Ramazan ayına tekabül etmekte. Düşen ilk taş, Burak Duvarı’na oldukça yakın ve Meğaribe Kapısı’yla yanyana olan İslami Eserler Müzesi’nin batı duvarındandı. Aynı gün medya organları olayın üzerini kaparken işgal kuvvetleri, Vakıflar Heyeti’nin Kıble Mescidi ve İslami Eserler Müzesi’nin arasında kalan güneybatı avlusuna oruçlulara iftariyelik taşıyan araçların girişini, zeminin güvenli olmadığı gerekçesiyle engelledi. Engellemeler bölgenin altında tehlikeli çalışmaların yürütüldüğünü gösterdi.

Bölgenin altında şekil ve büyüklük açısından yer altındaki Mervan Mescidi’ne benzer büyük bir Emevi tesviyesi bulunmaktadır. İşgal kuvvetleri 1985’den beri bölgeye inişleri engellemiş ve bölgede en son inceleme 1985’de Mescid-i Aksa İmar Komitesi üyesi Ürdünlü bir mühendis tarafından yapılmıştı. Ramazan ayından sonra tesviyenin doğu tarafı yani Kıble Mescidi’nin altındaki Kadim Aksa Mescidi’ne bitişik bölgedeki taşlar düşmeye başladı. Bu taşı, aynı bölgede bulunan Hateniyye Kütüphanesi’nden düşen bir taş ve iki gün sonra Kadim Aksa Mescidi’nin bir parçası sayılan Müzdevec (Çiftli) Kapı’dan düşen diğer taşlar takip etti. Bu değerlendirmenin yazılmasından birkaç gün önce ise yine aynı bölgede, Kıble Mescidi’nin altındaki Kadim Aksa Mescidi’ne bitişik bulunan surdaki antik Emevi sütunlarında taşlar düşmeye başladı. İsrailli Arkeologlar, 6 Temmuz Çarşamba günü (06.07.2022) bölgeye baskın düzenleyerek işgal koruması altında yapıları incelediler. Taşların art arda düşmesi ve arkeologların baskınları, konunun ciddiyetine ve oluşturduğu tehlikeyi gözler önüne sermektedir. Kudüs İslami Vakıflar Dairesi Başkanlığı ve Vakıflar Yüksek Kurulunun yayınladığı bildiri de Mescid-i Aksa’nın bahsi geçen alanında, surlardan taşların düşmesine ve parçalanmasına sebebiyet veren çalışmaların yürütüldüğünü açıklandı. Soru şu ki işgal devletinin burada ne işi var ve ne tür senaryolarla bölgeyi hedef alıyor?

İşgal devletinin geçtiğimiz haftalardaki tutumuna bakıldığında Mescid-i Aksa’nın güneybatı bölgesini sinagoga çevirmek için tesviye çalışmalarına hazırlandığını söylemek mümkün. Belki de şu sıralarda doğrudan Burak Duvarı’na ya da çevresine açılan bir gedik oluşturmak için surdan taşları düşürüyor bile. Bu işlem tamamlandığındaysa Mescid-i Aksa’dan bir parçayı çoktan ele geçirmiş olacak. Kudüs Vakıflar Yüksek Kurulunun açıklamasına göre bölgede tanıklık ettiğimiz sürekli çöküşler, bölgedeki kazı ve kırma makinelerinin kullanılmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Eğer süreç bu şekilde ilerlemeye devam ederse iki ihtimal ile karşı karşıya kalabiliriz: Ya işgal devleti, Mescid-i Aksa’nın güneybatı tesviye planını gerçekleştirerek tüm dünyayı şaşkınlığa sürükler ki bu şekilde de Mescid-i Aksa sınırları içindeki daimi varlığını garanti altına alır. Ya da kazılar Mescid-i Aksa’nın güney bölgesinde topyekun bir çöküşe sebep olarak Kıble Mescidi’nin binasında çatlaklar veya çöküşler meydana getirir. Bu durum çok daha vahim sonuçlar doğuracaktır. Bölgede, nereye varacağı tasavvur edilemez büyük kargaşaların bir kıvılcımı olabilir.

Çözüm, bu meseleyi siyaset ve basın mecralarında önceleyerek diğer tüm meselelerin önüne koymaktan geçmektedir. Aynı şekilde Mescid-i Aksa’da güneybatı bölgesine bir giriş açılarak uzmanların işgal devletinden izin ya da ret beklemeksizin incelemelere başlaması gerekmektedir. Bu girişimler işgal devletinin bölgeye verdiği zararı durdurmak için yapılmalıdır. Tüm resmi cihetler ve halklar var gücüyle İsrail’in bölgedeki çalışmalarını durdurmak için baskı yapmalı ve bu yönde çalışmalıdır. Tüm Filistinli, Arap ve İslami resmi cihetler veya halk oluşumları işgal devletine yaptırım uygulamak için gereken her şeye sahipken bugün bu imkanları kullanmayacaksa başka ne zaman kullanmalı bilmiyorum.

“Bu değerlendirme yazısı 11.07.2022 tarihinde Kudüs Araştırmaları Uzmanı Dr. Abdallah Marouf tarafından kaleme alınmıştır.”
“Rica: Tercüme ve düzenlenmesi Kudüs’te Bugün ekibi tarafından gerçekleşmiş olup izinsiz paylaşılmaması rica olunur.”