Ramazan ayının başından bu yana İşgal devleti, sadece sahada gördüğü kırılma noktasında geri çekilmiş öncesinde ise böyle bir adım atmamıştır. Nitekim hepimiz aşağıda bahsi geçen hadiselerde bunu deneyimledik:

1.Şam Kapısı Meydanında: İşgal devleti 13 gün boyunca Şam Kapısı meydanını kapatma girişimlerini sürdürdü. Ta ki Kudüslü gençlerle karşı karşıya kalana ve sokakta Kudüslü gençler onları durmaya zorlayana kadar. İşgal güçleri küçük düşürücü bir şekilde meydan ve merdivenler için pazarlık etmeye başladılar ve polis gücü kırıldıktan sonra da geri çekildiler.

Şeyh Cerrah Mahallesinde: 02.05.2021 tarihini ana bir tarih olarak alıp ne şekilde olursa olsun mahalleyi boşaltma girişimlerini korumaya çalıştılar. Ancak uluslararası baskı ve halkın baskısı karşısında, işgal mahkemeleri şu anki durumda siyasi güçlerin dengesine hareket etmektedir. 28 Ramazan’a denk gelen dava ertelenmek zorunda kaldı ve Netanyahu sadece bir gün önce bu tarihin gerilime katkıda bulunacağı konusunda uyarmıştı. Netanyahu hukuk danışmanına mahkeme oturumunu mümkün olduğunca ertelemesi adına ısrarcı oldu. Ancak şunu unutmamak gerekir ki bu dava, unutulmaması gereken ertelenmiş bir savaştır.

28 Ramazan Baskınında: İşgal devleti var gücüyle ve büyük bir kararlılıkla kendini göstermeye çalışmış ve sayıları azaltmak için 26 Ramazan gecesi itikafta olan Müslümanlara, ibadet için gelen Müslümanları önlemek ve itikafta olanları çıkartmak içinse 27 Ramazan gecesi Aksa’ya tekrar saldırmıştı. Bu süreçte Yisam kuvvetlerinin çoğu — “Sınır Muhafızları” nın özel kuvvetleri — Mescid-i Aksa’da ve Eski Şehir’de seferber olarak 6 saat boyunca, Mağaribe Kapısı ile Silsile Kapısı arasında 60 metreden uzun olmayan bir geçişi sağlamaya çalıştı; böylece yerleşimcilerini içeri sokup “baskın manzarasını” sağlayacaktı. Ancak Aksa’nın yiğitleri karşısında başarısız oldular ve sahadaki fiili başarısızlıklarına kadar geri adım atmadılar.

Bayrak Yürüyüşünde: Aksa’da baskını gerçekleştirme girişimi boyunca karşılaştığı tüm cesaret ve iradeye rağmen İşgal, “Bayrak yürüyüşü” güzergahının el-Halil Kapısı’ndan Şam Kapısı’na kadar değişmeden kalacağını bildirdi. Bunu da saat üçe kadar değiştirmedi. Şam Kapısı’nda gençlerin toplanması ve direnişin başlamasından sonra sadece yönünü değiştirdi ve yine de iptal etmedi. Ancak Kudüs’te uyarı sirenleri çalmaya başlayınca bu yürüyüşlerini iptal etmek zorunda kaldı.

Direnişin Lid’e İntikali: Tüm bu peş peşe yaşanan kayıplar ve artan olaylardan sonra yerleşimcilerin büyük bir kısmı, Netanyahu’nun müttefikleri, gerilimin arttırılmasının, misillemenin ve dengelerin tersine çevrilmesinin gerektiğinde hemfikirdiler. Böylece çatışmayı radikal belediye başkanının himayesinde Lid’e taşıdılar ve ardından 48 sınırları içerisinde bulunan Filistinliler arasında büyük bir gerilimi fitillediler. Dolayısıyla “bir arada yaşama” fikrini ve “Knesset Arapları” seçeneğini ortadan kaldırmış oldular.

Bugün İşgal devleti, Gazze’de aynı mantıkla savaşıyor ve “rasyonel değerlendirme” ya da “kaybetme ihtimalinin değerlendirilmesi” temelinde geri çekilmeyecek gibi görünüyor. Aksine daha öncesinde değil, kırılma noktasında geri çekilmesi daha olasıdır.

İşgalin bu tutumundan çok önemli çıkarımlarda bulunulabilir:

Birincisi: İşgal devleti böylece halk ve silahlı direnişin en büyük kayıplarını vermesini sağlar; çünkü kırılma noktasına ulaşıncaya kadar geri çekilmez. Bir diğer ifadeyle, her turu bitirmeden önce tüm olası kayıpları kendisi yürütmek istiyor. Her seferinde daha fazla acı ve sabır gerektirmesine rağmen bu bizim için mümkün olan en iyi tutum.

İkincisi: Bu tutumun kısaca özeti, gücün ve açgözlülüğün kibridir; ki bu onun kaçmasına ve her seferinde bir öncekinden daha büyük bir intikam için saldırmaya giderek kumar oynamasına neden olan şeydir. Buna Ramazan ayında Şam Kapısı Meydanı’nı Kudüs’ün gençlerine kapatmaya çalışarak başladı ve hem kendi bilincinde hem de bizim bilincimizde sonun habercisi kapıları sonuna kadar açık bırakan varoluşsal bir tehditle bitirdi.

Üçüncüsü: Tüm düşünce kuruluşları, planlama ve araştırmalar ile geniş ve karmaşık Siyonist istihbarat topluluğu bu psikolojik içgüdüsel yıkımı engelleyemedi. Hala da karar vericilerini bu kayıpların yettiği konusunda ikna edemiyor. Bu durum akademide, istihbaratta ve araştırmalarda her zaman Siyonist düşmanı bizden ileri bir konuma koyan ve bizlere karşı üstünlüğü her zaman öne çıkarılan ve entelektüellerimizin çoğunun yanılsamalarında iç içe geçmiş efsanenin saçmalığını uygulamalı bir dersle göstermektedir.

“Bu değerlendirme yazısı Kudüs Araştırmacısı Ziad Ibhais tarafından kaleme alınmıştır. “

“Rica: Tercüme ve düzenlenmesi Kudüs’te Bugün ekibi tarafından gerçekleşmiş olup izinsiz paylaşılmaması rica olunur.”