Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın patlak vermesiyle İsrail hükümeti, gelişmelerle nasıl başa çıkacağı ve neye nasıl bir tepki vereceği konusuda kendini olayların merkezinde bulmuş durumda. Hele de Arap ülkeleriyle çevrili bölgenin merkezinde kendisini hem batılı hem de modern Avrupa’nın bir parçası olarak kabul eden İsrail’i birebir ilgilendirmekteydi.

Dolayısıyla İsrail’in, geleneksel müttefikleri Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri cephesine katılması gayet doğaldı; ancak, Rusya’nın Suriye sahasında olup bitenlerin neredeyse tamamında kontrol sahibi olması, bazı İsrailli siyasetçilerin Rusya’nın Ukrayna’ya düzenlediği askeri harekata karşı yönelttikleri eleştirilerin boyutunu ve şiddetini etkilemişti. Bu sebeple İsrail, Rusya-Ukrayna krizinde Avrupa’ya doğru böylesi açık bir göç yaşanırken ihtiyaç sahiplerine insani yardım götüren tarafta rol almakla yetinmişti. Ayrıca bu mesele, Avrupa ülkelerinin Ukraynalı mültecileri Avrupa dışındaki ülkelerden gelen mültecilerden tamamen farklı bir şekilde ele almaya çalışması ile temel bir soruna dönüşmüştür.

Avrupa ve Ukrayna tarafında ise İsrail’den beklenen, kendini “uygar” bir toplum olarak kabul eden diğer Avrupa ülkeleri gibi Ukraynalı mültecilere kucak açarak sorumluluğunu yerine getirmesiydi. Ancak beklenmedik haber Tel Aviv İsrail Büyükelçisi Yevgen Korniychuk’un basın toplantısında gazetecilerin önünde gözyaşlarıyla İsrail’in Ukraynalı mültecileri kabul etmediğini söylemesiyle alınmıştı. İsrail hükümeti; Macaristan, Polonya ve Romanya’dan Ben Gurion Havaalanı’na iniş yapmış Ukraynalı mültecileri geri çevirmiş ve geldikleri ülkeleri geri göndermişti. İsrail, Ukraynalı mültecilerin ülkeye kabul edilebilmeleri için çok ağır şartlar getirmişti: Ben Gurion Havaalanı’nda kimi Ukraynalı vatandaşlardan üç ila on bin dolar arası değişen kefalet ücretleri talep edilmiş ve ülkede kalmayacaklarına dair taahhüt verilmesi istenmişti. Ayrıca yaklaşık on bin dolar kefalet ücretiyle İsrailli vatandaşlardan davet mektubu alınması da istenmişti. Her iki örnek de koyulan şart da şartlar arasında en hafifiydi.

Haaretz gazetesi gibi sol tabanlı bazı medya organlarında İsrail’in bu yaklaşımı şiddetle kınandı. Haaretz, hükümetin ebeveynleri İsrailli olduğu için onları ülkeye alıp kendisi Ukraynalı olduğu için ülkeye alınmayan ve Macaristan’a geri gönderilen bir mültecinin durumunda görüldüğü üzere aile fertlerinde İsrailli olmasına rağmen İsrail vatandaşlığı olmayan mültecilerin ülkeye alınmamasını eleştirdi.

Buna karşın işgal hükümetinin gayri insani tutumu, konu Ukrayna’daki Yahudilere geldiğinde bambaşka bir şekil aldı. İsrail, Ukrayna’da yaşayan ve sayıları yaklaşık 200 bine varan Yahudiye İsrail’e yerleşmeleri için davette bulunmuş ve Knesset tarafından kabul edilen, dünyanın her neresinde olursa olsun her Yahudinin İsrail’e göç etmesini ve İsrail vatandaşlığı almasını temel alan ve 1950 tarihli Geri Dönüş Kanunu gereğince beş bin Ukraynalı Yahudinin ülkeye girişine izin vermiştir. Bununla da kalmayan İsrail, Ukrayna’nın doğusundaki hahamlar ile İsrail güvenlik birimi arasında bir işbirliği yaparak daha sonra İsrail’e götürülmek üzere Ukrayna’daki yetimhaneden 100 Yahudi çocuğun Almanya’ya kaçış operasyonunu yönetmiştir.

Ukrayna’daki savaştan kaçan mülteciler ile ilgili bir insani meselede İsrail’in takındığı bu ikili tavır, İsrail hükümetinin bir başka yüzünü gözler önüne seriyor. Görünen o ki 2018 yılında anayasaya “İsrail bir Yahudi devletidir” maddesinin girmesi, temel insan haklarını Yahudilere özel kılmıştı.

Belki de Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodemir Zelenski’nin yaptığı konuşmada vatandaşı olduğu İsrail’i açıkça eleştirip İsrail’den ziyade dünyadaki tüm Yahudilere -İbranice konuşarak- ülkesini bulunduğu durumdan kurtarma ve yanında durma çağrısında bulunmasının temel nedeni de budur.

İsrail bu meselede empatiden ve insaniyetten oldukça uzak bir tavır benimsemiş ve sadece Filistin’deki Yahudi nüfusunu arttırabilecek göçmenlere fırsat tanımıştır. Maariv Gazetesi Yazarı Ben Caspit açıkça, Ukrayna’daki krizin yüz binlerce göçmenin İsrail’e gelebilmesi için nadir rastlanan bir fırsat olduğunu belirterek Doğu Avrupa Yahudileriyle ilgilenen Native örgütü ve Yahudi ajansı temsilcilerinin Ukrayna’nın batısındaki Lviv’e ve sınır noktalarına gönderilerek İsrail’e göç etmek isteyen Ukraynalı Yahudi ailelerin işlemlerine yardımcı olmaları teklifinde bulundu. Yine Maariv gazetesinin açıklamalarında Ukrayna’dan gelecek Yahudilerin akademik eğitim seviyesi yüksek oldukları için İsrail ekonomisini kalkındıracakları görüşü yer aldı.

İsrail’in tüm mültecileri aynı kefeye koymadığı Doğu Avrupa Yahudilerini Batı Şeria’daki Revava ve Kfar Eldad gibi yerleşim birimlerine yerleştirmesinden anlaşılmaktadır. İsrail’in Ukrayna krizini yalnızca, Batı Şeria’daki yerleşkelerde yaşamayı Filistin topraklarında artan saldırılara maruz kalma tehlikesi sebebiyle reddeden ve bundan kaynaklı Yahudi nüfusunun artış göstermediği yerlerde kullanmak için bir fırsat olarak gördüğü aşikardır. Nitekim İsraillilerin büyük çoğunluğu Akdeniz sahil kıyı şehirlerinde yaşamayı, yerleşimcileri ve işgal yetkililerini yıldıran, günlük çatışmaların sıklıkla yaşandığı ve Filistinlilerin yoğunluk gösterdiği Batı Şeria bölgesinde yaşamaya tercih ediyorlar.

İnkar edilemeyecek bir diğer gerçek de aynı zamanda İsrail vatandaşı olan Ukrayna Cumhurbaşkanının, İsrail’in Gazze’ye attığı bombaları unutmuş ve 2021 yılında İsrail-Gazze arasındaki savaşta var gücüyle İsrail’in yanında durmasıydı; ancak bugün, Ukrayna’nın İsrail hükümeti nezdinde oradan göç edecek Yahudiler haricinde hiçbir önemi olmadığının farkına varmış durumda.

Geçtiğimiz yıl yaz ayında İsrail Ukrayna’ya demir kubbe tedarikini ve halihazırdaki savaşın başında ise Ukrayna’yı herhangi bir teçhizatla desteklemeyi reddetmiş ve asker miğferi haricinde bir destekte bulunmamıştı. Krizde arabulucu olmak amacıyla İsrail başbakanının Rusya ziyaretini değerlendirmek için henüz çok erken olsa da İsrail’in Ukrayna’ya siyasi, askeri ve hatta insani düzeyde başka bir destek sunmayacağı şu an net bir şekilde okunmaktadır. Dünyada Yahudilerden başkasını görmeyen, sadece Yahudilere karşı empati duygusuna sahip ve başka hiçbir şeyle de ilgilenmeyen İsrail ırkçı bir (apartheid) sistem değilse nedir, bilemiyorum.

“Bu değerlendirme yazısı Kudüs Araştırmaları Uzmanı Dr. Abdallah Marouf tarafından 07.03.2022 tarihinde kaleme alınmıştır.”

“Rica: Tercüme ve düzenlenmesi Kudüs’te Bugün ekibi tarafından gerçekleşmiş olup izinsiz paylaşılmaması rica olunur.”