Written by Görüş

7 Ekim’den Sonra Kudüs… İşgalin Prangaları ve Ekonomik Baskılar

İşgal altındaki Kudüs’ün ekonomisi, mevcut krizin hatlarını şekillendiren bir dizi çıkmazla karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan ilki, Kudüs ekonomisinin işgal devletine zorla ilhak edilmesidir. Kudüs ekonomisi, ayrımcı, Yahudileştirmeye ve İsraillileştirmeye çalışan, kalkınmayı zayıflatan ve Filistin varlığının sürekliliğini tehdit eden İsrail yasaları ve politikaları sistemine entegre edilmiştir. İkincisi, yerleşim ve kısıtlamaların Arap mahalleleri üzerindeki etkilerini arıtan ve Kudüslülerin çıkarları ile daha geniş Filistin ulusal vizyonu arasındaki uçurumu derinleştiren Filistin’in siyasi, ekonomik ve sosyal çevresinden sistematik olarak izole edilmesidir. Üçüncüsü ise, sosyal ve demografik göstergelerin kötüleşmesi ve büyümeye yönelik içsel kapasitenin azalması nedeniyle ekonomik yapının parçalanması ve bileşenleri arasındaki tutarlılığın kaybolmasıdır.

Tarihsel Kırılmalar

Kudüs, köklü ekonomik geçmişe sahip bir şehirdir. Yüzyıllar boyunca bölgesel ve uluslararası düzeyde stratejik öneme sahip ticari, kültürel ve dini bir merkez olarak çok önemli bir role sahip olmuştur. 1948’den önce Kudüs ekonomisi birçok farklı sektöre dayanan bir refaha sahip olmuştur. Eşsiz coğrafi konumu, özellikle ticari ve tarım alanında sahip olduğu zengin ekonomik kaynakları ve dini anlamda sahip olduğu yer dolayısıyla gerçekleştirilen turizm faaliyetleri Kudüs’ü çok değerli kılmaktadır.

1967’den sonra İsrail politikaları Kudüs’ün kendi içindeki ve Filistin’in geri kalanıyla kurduğu ekonomik bağlantıları kesmesine sebep olmuştur. Bu durum Kudüs ekonomisinin İsrail ekonomisine kademeli ancak kısmi ve çarpık bir şekilde entegre olmasına yol açmıştır. Bu politikalar, ekonomik büyümenin sürdürülmesi için kilit öneme sahip olan toprak ve su gibi hayati doğal kaynakların kontrolüne odaklanmıştır.

İsrail ekonomisi baskın bir merkez olarak görülürken, Filistin ekonomisi İsrail ekonomisine hizmet eden bir araç olarak görülmektedir. Şehrin tarım sektörü, büyük miktarlarda su gerektiren ürünlerin yetiştirilmesini önleyerek İsrail ekonomisine fayda sağlayan ürünlerin yetiştirilmesini teşvik etmiş dolayısıyla İsrail pazarının ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılmıştır.

Buna ek olarak, Filistin ekonomisi neredeyse tamamen sekteye uğramış, İsrail ekonomisine büyük ölçüde bağımlı hale gelmiş, hala işleyen birkaç sektör ise işgalin çıkarlarına hizmet edecek şekilde yönetilmektedir. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tahminlerine göre, Kudüs’ün doğusunun ekonomisi 1990 yılında Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) yaklaşık %15’ine, yani yaklaşık 250 milyon dolara eşdeğer bir katkı sağlamıştır. Aynı şekilde bu ekonomik katkı 2021 yılı itibariyle %7 oranında azalma göstermiştir. UNCTAD, İsrail’in sadece 2020 yılında Kudüs’ün doğusunun işgalinden elde ettiği yıllık GSYİH’nin yaklaşık 43 milyar dolar olduğunu tahmin ettiğinden, Filistin ekonomisi işgal devletinin ekonomisine fayda sağlamak için bundan mahrum bırakılmıştır.

Siyasi alanda, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile İşgal devleti arasındaki Oslo Anlaşmaları, yerleşim yerleri, sınırlar, mülteciler ve su gibi diğer kalıcı statü konularının yanı sıra Kudüs meselesine ilişkin müzakerelerin de beş yıl süren ara dönemin son aşamasına kadar ertelenmesini öngörmüştür. Kudüs konusu 2000 yılındaki Camp David müzakereleri sırasında kapsamlı bir şekilde ele alınmış, ancak nihai bir çözüme ulaşılamamış buna ek olarak müzakerelerdeki en karmaşık ve tartışmalı konulardan biri olarak ortaya çıkmıştır.

7 Ekim 2023 Öncesi Ekonomik Gerçekler

2022 yılında Kudüs Valiliği’nin nüfusu Batı Şeria ve Gazze Şeridi nüfusunun yaklaşık yüzde 9’unu oluşturmaktaydı. Bunların %35’i J2 bölgesinde yoğunlaşırken, %64’ü J1 bölgesinde yaşamaktadır. Aynı yıl Kudüs’teki işsizlik oranı %3 ile Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin geri kalanına kıyasla en düşük seviyeyi görmüş, ancak Kudüs Politika Araştırmaları Enstitüsü tarafından yayınlanan son İsrail istatistikleri Kudüs’teki Arap nüfus arasındaki yoksulluk oranının % 77’ye ulaştığını göstermiştir.

Kudüslülerin yaklaşık %58,1’i Filistin topraklarında çalışırken, İsrail ve diğer yerleşim birimlerinde çalışan Kudüslülerin oranı 2022’de %41,9 olmuştur. Bu rakamlar, Kudüslü işçilerin işlevsel dağılımını ve esas olarak Filistin pazarındaki ücret oranı ile İsrail’deki oranın arasındaki farktan (186,5 şekele karşılık 240,8 şekel) ve işgalin getirdiği vergi ve kısıtlamalardan dolayı İsrail pazarında ve yerleşim yerlerinde çalışmaya olan yoğun bağımlılığı yansıtmaktadır. Bu durum ise yerel pazardan uzaklaştıran ve sermaye ile girişimcilerin faaliyetlerini yürütme kabiliyetlerini sınırlayan faktörlerin başında gelmektedir.

Şehir, Filistin kimliğini koruma ve buna yatırım yapma hakkından mahrum bırakılırken, tüm kurumların İsrail yasaları ve sistemine entegre edilmesiyle birlikte, şehrin ekonomisi gelişimsel bir çıkmazda kendi başına bırakılmıştır. Bu durum, şehrin ekonomisini Filistin ekonomisinden izole olmuş ve İsrail otoritelerinin takip ettiği yerleşim stratejilerine ve Yahudi nüfusunun gereksinimlerine tabi hale getirmiştir. Aşağıdaki grafikten de görülebileceği gibi, ekonomik büyüme modeli çarpıklaşmıştır (1).

Kaynak: Araştırmacının Filistin Merkezi İstatistik Bürosu (2023), Kudüs İstatistik Yıllığı verilerine dayanan analizi.

Grafikten de görülebileceği gibi, Kudüs ekonomisi hizmet ekonomisi olarak sınıflandırılmaktadır. Hizmet sektörü turizm, eğitim, sağlık, ticaret, ulaşım ve iletişim gibi alanlarda istihdam sağlasa da, hizmetlere olan yoğun bağımlılık tarım ve sanayi gibi üretken sektörlerin ötekileştirilmesine yol açarak ekonomiyi büyük ölçüde ithal hale getirebilmektedir. Bunun yanında, hizmet ekonomisi, ekonomiyi dış şoklara karşı savunmasız hale getirmekte ve jeopolitik değişikliklere, ekonomik krizlere veya salgın hastalıklara (koronavirüs salgını sırasında turizm ve hizmetler sektöründe olduğu gibi) karşı oldukça hassas kılmaktadır. Bu da düşük ücretli ve istikrarsız işlerde çalışan nüfusun büyük bir kesiminde yoksulluğu artırmakta ve birçok işin aniden kaybedilmesine yol açarak çözülmesi zor sosyal karışıklığa neden olmaktadır.

Kudüs’teki Ekonomik Durgunluk ve 7 Ekim Sonrasında Piyasa Durumu

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırısının başlamasından ve ardından işgal altındaki diğer şehirlerin kuşatılmasından bu yana Kudüs, etkisi turizm, sanayi, ticaret ve hizmetler de dahil olmak üzere tüm önemli sektörlere yayılan boğucu bir ekonomik kuşatma altındadır. Batı Şeria Duvarı ve İsrail yerleşimlerinin genişletilmesiyle desteklenen bu kuşatma, kentteki ekonomik ve sosyal krizleri daha da derinleştirerek ekonomik durgunluğa, birçok ticari ve sanayi kuruluşunun iflasına ve yüzlerce dükkanın kapanmasına neden olmuştur. Fahiş vergiler ve yüksek yaşam maliyetleri Kudüslülerin belini bükmekte, birçoğunu göç etmeye ya da yoksulluk sınırının altında yaşamaya zorlamaktadır. Ticaret ve turizm üzerindeki kısıtlamalar ışığında, Kudüslü tüccarların ekonomik yüklerle başa çıkma kabiliyeti azalmış ve şehrin ekonomik döngüsünde derin bir bozulmaya yol açmıştır.

Bunun yanında şehirdeki en önemli ekonomik sektörlerden biri olan sanayi sektörü, İsrail’in kısıtlamaları ve kontrol noktaları nedeniyle Batı Şeria’dan ham maddeye erişimin olmamasından dolayı önemli ölçüde etkilenmiştir. Büyük ölçüde şehir dışından gelen Filistinli işgücüne dayanan inşaat sektörü de Batı Şeria’dan Kudüs’e Filistinlilerin girişine getirilen kısıtlamalar nedeniyle ciddi zarar görmüştür.

Şehrin can damarı olan turizm sektöründe ise İsrail’in kısıtlamaları ve Gazze Şeridi’ne yönelik devam eden saldırılar nedeniyle uluslararası turizmde yaşanan düşüş, iç ve dış turizmde gerilemeye ve şehirdeki otel doluluk oranlarında keskin bir düşüşe yol açmıştır. Aynı şekilde Kudüs’ün doğusundaki otellerde de çok sayıda turist rezervasyonu iptal edilmiş ve bazı durumlarda odalarda sadece gazeteciler kalmıştır. Bu durum, çok sayıda çalışanın işten çıkarılmasının yanı sıra otelcilik sektörü için ağır mali kayıplara neden olmuş ve durumun uzun vadede kötüleşmeye devam etmesi halinde bazı otellerin kapanacağına dair endişeleri artırmıştır. Şekil (2), Gazze’ye yönelik savaşın başlamasının ardından 2023 yılının dördüncü çeyreğinde Kudüs’teki otellerde konaklayan misafir sayısındaki keskin düşüşü göstermektedir.

Kaynak: Araştırmacının Filistin Merkezi İstatistik Bürosu verilerine dayanan analizi, (2024), Batı Şeria’da Otel Yayıncılığı – Yıllık Bülten.

Ekonomik Kalkınma, Dayanıklılık ve Bağımsızlık

Kudüs ekonomisinin karşı karşıya olduğu zorluklar, yerel ekonomiyi güçlendirecek ve İsrail işgali ile ayrılık politikalarının etkilerini hafifletecek sürdürülebilir stratejiler geliştirmenin acil bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne sermektedir. Kısa vadede, turizm ve hizmet gibi kilit sektörlerin yanı sıra konut ve altyapı yatırımlarına yönelik destek sağlanması için uluslararası ve yerel kuruluşlar arasında koordinasyonun artırılması gerekmektedir. Bununla birlikte, köklü çözüm işgalin ve yerleşimlerin sona erdirilmesidir, çünkü bunun genel olarak Filistin ekonomisine ve özellikle de Kudüs’e olumlu yansıması beklenmektedir.

Gerekli tedbirler arasında, yerel pazarın ihtiyaçlarını karşılayan iş fırsatları yaratarak ülkenin bölümleri arasındaki ekonomik ve sosyal uyumu güçlendirmek ve ekonomik bağımsızlığı artırmak, İsrail ekonomisine bağımlılığı azaltmak ve kendi kendine yeterliliği sağlamak amacıyla 1948’de işgal edilen topraklardaki Filistin şehirleri ile Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki şehirler arasındaki ağları artırmak yer almaktadır.

Filistin kamu harcamaları, haciz ve Yahudileştirmeye karşı en savunmasız ve ötekileştirilmiş bölgeleri desteklemek üzere yeniden yapılandırılmalıdır. Tarım sektörüne gelecek olursak, çiftçilik tekniklerinin iyileştirilmesi ve başta su olmak üzere kaynak yönetimine ilişkin bilgilerin geliştirilmesi yoluyla karlı üretim modellerine geçilmesi tavsiye edilmektedir. Ayrıca, ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve Filistin’in direnişini arttırmak için teşvik politikaları ve temel altyapı ve turizmin geliştirilmesi yoluyla yerel ve uluslararası yatırımları teşvik etmek için Filistin kamu bütçesi dahilinde ve sivil toplum kuruluşlarının yardımıyla mali ve teknik destek sağlanmalıdır.

Bu yazı Ragad Azzam tarafından Etar için kaleme alınmıştır, çevirisi Kudüs’te Bugün ekibine aittir.